Türkiye ve Rusya ilişkilerine dair…
Merhaba,
Sizlere bu köşeden fırsat buldukça seslenmeye çalışacağım..
Öncelikle değerli kuzenim İbrahim İbil’e sizlerle iletişim kurup fikirlerimi paylaşmama yarayan bu platformu oluşturduğu için teşekkür ederim.
Yazma meselesi uzun zamandır kafamı kurcalar, her nedense kelimeleri bir türlü yan yana getirip edebi bir metin haline dönüştürecek motivasyonu bulamam kendimde. Sözün özü ara sıra çeşitli mecralara gönderdiğim makaleler dışında bu işte yeniyim.. Umarım sizlere mahcup olmam.
Paylaşmak aktarmak istediğim konu, Rusya Türkiye ilişkileri ve günümüz..
Aslına bakarsanız iki ülkenin tarihi uzun yıllar öncesine dayanıyor, gerek ekonomik, gerek toplumsal, gerekse sosyolojik bir çok ilişkimiz mevcut. Ama sanırım bizler için ilişkilerimizin perçinlendiği dönem Cumhuriyetin ilk yılları, hatta ilk 20 -30 yılı. Kurtuluş savaşı sırasında komünist Rusyanın milli mücadelemize sunduğu destek ile başlayan iyi ilişkiler, genç cumhuriyetimize adeta motor gücü olup hızla kalkınmamızı, sanayileşmemizi sağladı. Taa ki ikinci dünya savaşı sonrası kurulan yeni dünya düzeni ve Birleşik Devletlerin baş aktör olarak sahneye çıkması, ve komünizmin karşısında kapitalizmin bayrağını göklere yükseltmesine kadar.
Bu dönem gerek ülkemiz gerekse bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için oldukça zorlu bir dönemdi, maalesef süreç kapitalizm lehine gelişti büyüdü ve liberalizm maskesi ile bütün dünyayı etkisi altına alan bir fırtınaya dönüştü. Bahsettiğim yıllar 80 ler. Birleşik devletler ve Birleşik Krallığın liberalizm modeli Sovyetleri de teslim almıştı. İlk önce Berlin duvarının yıkılması ile doğu bloğunda kocaman bir delik açıldı, devamında Yeltsinin tankın üzerine çıkması ile son buldu. Lenin sonrası bir türlü doğru yolu bulamayan, dünyaya sosyalizm yerine “sözde” komünizm adına diktatörlüğün ne olduğunu gösteren model nihayete ermişti. Artık Amerikan rüyası tek hakim güçtü ve bu gücün hiç de öyle anlatıldığı gibi tatlı bir şey olmadığı test ediliyordu.
Önce Kuveyt ile Irak arasında birinci körfez savaşı baş gösterdi (Saddam istenmeyen adamdı ve gitmeliydi, nihayetinde ikinci körfez savaşında kellesi alındı). Orta doğuda kartların yeniden karılmasının zamanı gelmişti nede olsa. Allahtan arada iki dönem Clinton Devlet Başkanı seçildi de felaket hiç değilse gecikti. Devamında Amerikanın Sovyetlere karşı yetiştirdiği yeşil kuşak S.O.S vermeye başladı, kendini kullanılmış ve atıl hisseden Bin Ladin, hiç acımadı ve Birleşik devletlerin kalbine hançeri sapladı. Tarih 11 Eylül 2000.
Dünya tek kutuplu olmanın sıkıntılarını yaşıyordu, bu sırada 10 yıla yakın bocalama yaşayan Rusya için ise Putin kurtarıcı olup halkına tekrar onurlu bir halk olma şansını sunacaktı. İlk başta her şey güzel gidiyordu, Rus halkı özlediği rafaha kavuşma yolunda ilerliyordu, (tıpkı bizdeki gibi değil mi?) taa ki iki dönem kuralına takılıp da Medvedev – Putin koltuk değişimi yaşanana kadar. Çünkü Putin için iki dönem asla yeterli değildi, ve mümkünse mutlak iktidarını kurmak istiyordu. (maalesef buda bize benziyor)
Putin iktidarda kalmak isteyen her liderin yaptığını yapıyor ve popülizm ile fırsatçılık arasında gidip gelen güçlü ve büyük Rusya ideallerini halkına inandırıyordu. Evet artık dünya sahnesinde güçlü ve onurlu bir Rusya vardı, fakat aynı zamanda asla iktidarını devretmek istemeyen güçlü bir lider vardı. 2008 yılında Gürcistan ile Güney Osetya krizi yaşandı, 2014 yılında Ukrayna ile Kırım kırizi yaşandı, devamında 2015 Suriye sorunu ve Türkiye de Uçağının düşürülmesi.
Bütün bunları alt alta yazdığımızda benim okuduğum sonuç şudur.
Rus halkı uzun yıllar adı komünist kendisi diktatoryal bir sistem ile baskı altında dünyadan izole bir şekilde yaşadı, nihayetinde Putin gibi bir lider ile dünya sahnesine tekrar çıktılar fakat bu sefer liderin kendisi bir sorun haline gelmeye başladı.
Rus halkı bizim halkımıza benzemez, para harcamayı, dünyayı gezmeyi sever. Uzun yıllar kapalı bir toplum olmanın dışa vurumudur bu davranış. Ama kendilerini kurtaran lider kendilerini tekrar ekonomik ve sosyal anlamda geri götürmeye başladı. Putinin 2008 yılındandan beri attığı her adım, halkını özgürlük ve uluslar arası arenada entegrasyon açısından geri götürmektedir. Bugün bakmayın siz bağımsız ve tarafsız olmayan araştırmacıların yaptığı anketlerde popülaritesinin yüksek çıkmasına, özgür ve demokratik ortamda yapılan ilk bağımsız ve tarafsız araştırma yada seçimde doğru sonucu göreceksiniz.
Rusyada bunlar olurken dünya ne yapıyor dersiniz? Ben size söyleyeyim, doğru hamleyi yapmak için bekliyor (du). Ve nihayet hamle vakti geldi. Oyunun adı Türkiye üzerinden Rusyayı bitirmek. Malumunuz ülkemiz son 2 – 3 yılını ardarda seçimler ile geçirdi, bu süreç de Avrupa Birliği ve Amerika rengini belli etmedi, tarafını ilan etmedi, taa ki 1 Kasım seçimlerinde %49 luk mutlak galibiyet alınana kadar. Modern dünyanın bekleme sebebi, kim kazanırsa onun yanında yer alma ve ona göre hamle yapma isteğidir. Kazanan Erdoğan oldu, Rusyayı bitirecek hamleyi de Erdoğan yaptı.
Amerika illaki Esad rejimini devirecek.
Devirecek devirmesine de karşısında Rusya gibi BM nin 5 daimi üyesinden biri olan bir ülke var. Rusyadan cesaret alan Çin ve İranda karşı durunca Esadı bitirme hamlesi bir türlü yapılamıyor.
Madem Esadı deviremiyoruz, bizde arkasındaki gücü deviririz dendi ve Bir NATO ülkesi olan Türkiye üzerinde, sınır ihlali bahanesiyle (bahanesiyle diyorum çünkü her sınır ihlali uçak düşürme ile sonuçlanacak olsaydı, sınırlar uçak çöplüğüne dönerdi) Rus uçağı tarafımızdan düşürüldü ve Türkiye – Rusya ilişkileri açısından kıyamet koptu.
Putin ilk iş Türkiye ile bütün ticari ilişkileri askıya aldı. Sonuçta birbiri ile sorunu olmayan iki halk artık ticari anlamda karşılıklı faaliyet yapamaz hale geldi. Ve Rus halkı dünyadan daha da izole oldu. Kırım sorunu sonrasında batı ile yaşanan sıkıntılar, uçak krizi ile birlikte daha da ağır olarak Türkiye ile yaşanmaya başladı. Bundan rahatsız olan Rus halkının gözünde Putin artık kurtulunması gereken bir liderden başka bir şey değil.
Zaten Amerika ve Batının istediği de buydu. Çünkü kontrolsüz bir Putinin neye malolacağı belli değildi, her 3 – 4 yılda bir sürpriz hamleler ile Sovyet İmparatorluğu tekrar kurulmak isteniyor diye düşünülüyordu.
Amerika açısından Türkiye üzerinden şimdilik başarılı bir senaryo hayata geçirildi.
Biz Türk halkı ise kendi Putinimizle hala gurur duyuyoruz.
Varsın turizm sektörü kan ağlasın, varsın meyve sebze ihracatımız dursun, varsın inşaat, hazır giyim vs. sektörlerimiz etkilensin. Zaten bunlar kimin umurunda ki.
Dışişleri bakanımızın, Rusya ile yaşanan olumsuz gelişmelerden en çok etkilenen kentlerden biri olan Antalyalı, ve Antalya Milletvekili olması ne trajik değil mi?
Saygılarımla…
Güzel yazı olmuş.
Güzel yazı olmuş.