Ayasofya’nın Tarihi ve Önemi Nedir?
Gündeme yeniden ibadete açılarak camiye dönüştürülmesi kararından dolayı yerleşen Ayasofya’nın tarihi ve önemi birçok kişi tarafından bilinmemektedir. Alınan yeni karar Türkiye’de olduğu gibi dünya basınında da yer etmiştir. Bu önemli gelişmeden önce gelin birlikte 15 yüzyıllık sanat tarihi ve mimarlık dünyasının başyapıtlarından, İstanbul’un en güzel eserlerinden biri olan Ayasofya’nın tarihi ve önemine bakalım…
Ayasofya’nın Tarihi ve Önemi
Ayasofya, dünyanın en eski ve en hızlı inşa edilmiş katedrallerinden birisidir. Ayasofya inşaatına 532 yılında Roma imparatoru Büyük Konstantin tarafından başlatılmıştır. Şu an İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Sultanahmet semtinin merkezinde yer almaktadır. Katedralin inşası 337 ile 361 yılları arasında II. Constantius döneminde tamamlanmıştır. Ayasofya Kilisesinin açılışı 15 Şubat 360 tarihinde yapılmıştır.
Ayasofya ismi “aya” kelimesinin anlamı olan “kutsal” ve “sofya” sözcüğünün Eski Yunanca’da “bilgelik” olarak çevrilen sophos kelimesinin birleşiminden oluşur. Anlamı Kutsal Bilgelik anlamına gelir ve bu kavram Hristiyanların Ortodoksluk mezhebinde Tanrı’nın üç niteliğinden biri olarak kabul edilir. Kilisenin ilk inşası, 404’te Constantinopolis Patriği olan Aziz İoannis Hrisostomos’la çıkan çatışmaların ardından yaşanan isyanlar sırasında zarar görmüş ve yakılarak büyük ölçüde tahrip edilmiştir.
İsyanların ardından yakılarak tahrip olan kilisenin aynı yerine İmparator II. Theodosius’un emriyle ikinci bir kilisenin inşasına başlanmış ve 10 Ekim 415’te bu ikinci Ayasofya açılmıştır. Fakat 532 tarihinde çıkan Nika ayaklanması sırasında yine yakılarak tahrip edilmiştir.
İkinci Ayasofya’nın yıkımından hemen sonra İmparator I. Justinianus, öncekilerden daha farklı, daha görkemli ve daha büyük bir kilise inşa edilmesi için emir vermiştir. Bu yapının inşasında malzemeleri üretmek yerine, başka tapınak ve yapılardan getirdiler eserler dönüştürülüp kullanılmıştır. Anadolu’nun çeşitli yörelerinden ve bölgelerinden gelen taşlara da yer verilmiştir. İnşası biten bu yeni ve son kilise, görenleri hayran bırakacak güzellikte olduğundan anında mimarinin başyapıtlarından biri olarak ilan edilmiştir.
Yüzyıllar boyunca Konstantinopolis Ortodoksluğunun merkezi olarak bilinen Ayasofya, Bizans’ın taç giyme törenleri gibi önemli devlet törenlerine ev sahipliği yapmıştır. Günahkarlar için de bir sığınma yeri olarak kabul edilmiştir. Yıllarca dimdik ayakta kalan bu yapı birçok deprem geçirmiştir ufak tefek yıkımları her seferinde onarılarak, yeniden inşa edilerek sağlamlaştırılmaya çalışılmıştır.
Bizans Döneminin Sonu
Dördüncü Haçlı Seferi’nden sonra Venedik Cumhuriyeti, İstanbul’u ele geçirdikten sonra Ayasofya’yı yağmalamışlardır. Tarihi boyunca büyük hazinelere ev sahipliği yapmış olan Ayasofya’nın içerisinden çok önemli emanetler çalınarak batı kiliselerine götürülmüştür. Latin İstilası olarak bilinen 1204-1261 yılları arasından Ayasofya, Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı olarak bir katedrale çevrilmiştir. 1261 yılından yeniden Bizanslılar’ın eline geçen şehir ve kilise iyice harap olmuş bir şekle gelmiştir. Çökmemesi için İstinat duvarı ve önlemler alınsa da gerçekleşen depremlerden iyice yıpranan yapı, çeşitli çökmelerin oluşmasıyla 1354’te restorasyon amacıyla kapatılmıştır.
1453 yılında Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u fethetmesi üzerine hala harap bir halde olan Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet’in emriyle camiye dönüştürülmüştür. Kiliseye her zaman büyük değer veren Fatih Sultan Mehmet kiliseyi temizleterek inşasını ve restorasyonunu hızlandırmış ve cami olması için hazırlamıştır. II. Selim döneminde Osmanlı’nın baş mimarı olan Mimar Sinan tarafından, Ayasofya önlemler alınarak son derece sağlamlaştırılmıştır. Osmanlı döneminde bu görkemli esere ek olarak, mermerden minber, müezzin mahfili gibi birçok yapı eklenmiştir. Eserin yanına bir kütüphane, medrese, imarethane ve şadırvan eklenmesiyle Ayasofya bir külliyeye dönüştürüldü.
Osmanlı’nın yıkılması ve cumhuriyetin ilanının ardından 1930 ile 1935 yılları arasında Ayasofya, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle restorasyona alınarak halka kapatıldı. Bu restorasyon yapının güçlendirilmesi ve iç işçiliğin temizlenip sağlamlaştırılması içindi. Restorasyon çalışmaları boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesine bağlı olarak Ayasofya yapısının yapılış amacına olan saygıdan yeniden kiliseye çevrilmesi düşünülse de bölgedeki Hristiyan sayısının azlığından fikir uygulanmamıştır. Böylelikle restorasyonun ardından Ayasofya Bakanlar Kurulu’nun kararıyla müzeye çevirilerek açılmıştır. 2016 yılında Müze’nin ibadete açık olan kısmı Hünkar Kasrı’na, yıllar sonra Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından imam atanmıştır. Karşılık iki muhteşem mimari yapıdaki Sultanahmet Camii ile birlikte 5 vakit çifte ezan okunmaya başlanmıştır. 2005 yılından beri yeniden Camii’ye dönüştürmek için çabalanan tarihi eser, 10 Temmuz 2020 tarihinde Danıştay kararı ve Türkiye Cumhurbaşkanı’nın 2729 sayılı kararıyla camiye çevirilerek tamamen halka açılmıştır.
Eserin Özellikleri
- Dünyanın en eski katedralidir.
- Yaklaşık bin yıl boyunca dünyanın en büyük katedrali özelliğinesahip olmuştur. Halen yüz ölçümü bakımından 4. sırada gelir.
- Dünyanın en hızlı inşa edilen katedralidir.
- Dünyada en uzun süre ibadet yeri olan yapılarından biridir.
- Kubbesini çapı bakımından dünyadaki dördüncü büyük kubbe sayılmaktadır.