Ölümsüz Bir Aşk Hikayesi: Tac Mahal Efsanesi
Dünyanın 7 harikasından biri olan Tac Mahal aynı zamanda dünyanın en pahalı aşk hikayesinin başrolüdür. Aynı zamanda en büyük ikinci nüfusa sahip ülke olan Hindistan’ın sembolüdür. 1983 yılından beri UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer almaktadır.
Tac Mahal, dünyaya armağan edilmiş en büyük eserlerden birisidir. Aynı zamanda ölümsüz bir aşkın simgesidir. Yolu düşen her turistin görmesi gereken, özellikle hikayesini bilerek gezmesi gereken yerlerden biridir.
Tac Mahal’in Hikayesi
1593 yılında dünyaya gelen Prenses Mümtaz, İranlı bir soylunun kızıdır. Gerçek adı Encüment’tir. Prenses Mümtaz, anlatılanlara göre göz alıcı, dillere destan bir güzelliği olan kızdır. Geleceğin İmparatoru Prens Khurram’la 15 yaşına geldiğinde nişanlanır ve 5 yıl sonra evlenir. 20 Mayıs 1612’de evlenen Prens Khurram ve Prenses Mümtaz’ın birbirine olan büyük aşkı herkes tarafından bilinirmiş. Prenses Mümtaz’a evlendikten sonra “dünyanın kraliçesi” anlamına gelen Mümtaz Mahal lakabı verilmiştir. Yakışıklı Prens Khurram, babasından sonra elde edeceği tahtını zekası, başarılarından dolayı sonuna kadar hak etmiştir. Babası İmparator Cihangir öldükten sonra İmparator olan Khurram, ailesindeki tüm erkekleri öldürterek 31 yıllık barış ve demokrasi dönemini başlatmıştır.
Prenses Mümtaz ile evlilikleri boyunca mutlu bir yaşam sürmüş ve 14 çocuk sahibi olmuşlardır. Bunlardan maalesef sadece 7 tanesi yaşamıştır. Hüküm sürdüğü dönemde eşsiz sanatsal çalışmalar ve binalar yaptırmıştır. Eşine hem devlet hem kişisel meselelerde sonuna kadar güvenirmiş. Hatta devlet için en etkili mühür olan şahın mührünü kullanması için Mümtaz Mahal’a yetki vermiş.
Mümtaz Mahal, devlet meselelerini sevmese de her zaman kocasının yanında olurmuş. Onunla sefere gidermiş. Gittikleri bir seferde 1631 tarihinde doğum yapmaya başlamıştır. Prenses Mümtaz Mahal, doğum yaparken daha 40’ına gelemeden vefat etmiş. Eşine büyük bir aşkla bağlı olan İmparator Khurram, bu ölümün ardından hayata küsmüştür ve yasa girmiştir. Kendisi için imparatorluğun hiçbir öneminin kalmadığını, yaşamının bittiğini söylemiştir. Eve kapanıp, halkın önüne bile çıkmadan 1 yıl geçirdikten sonra kızının ısrarıyla görevine dönmüştür. İlk işi eşinin anısını ölümsüzleştirmek için bir anıt mezar yaptırmak olmuştur.
Yaptıracağı anıt için bir yarışma başlatmıştır. Dünyanın her yerinden mimarlar tasarımlarını göndermiştir. Yarışmayı Mimar Sinan’ın öğrencisi olduğu bilinen İsa Efendi kazanır. İsa Efendi İstanbul’dan Tac Mahal için gelir. Tac Mahal’in temeli Mümtaz Mahal’in ölümünden 1 yıl sonra 1632 yılında atılır.
Tac Mahal’in İnşasından Sonra
Tac Mahal’in inşası tam 22 senede bitmiştir. Günde 20 bin işçinin çalıştığı bilinmektedir. Agra şehrinde Yamuna Nehri’nin kenarına yapılan anıt İslam mimarisinin en özel ve güzel örneklerinden biridir.
İmparator Khurram, kendisi içinde Tac Mahal’in yanına siyah renkte matemi için bir benzerini yaptırmak ister. Devlet hazinesini tehlikeye atacağından oğlu Alemgir Evrengzib tarafından tahtan indirilir. Agra Kalesi’nde yaşamaya mecbur bırakılan İmparator bu durumdan hiç şikayetçi olmaz. Geri kalan hayatını kalede ‘Müsemmen Burç’ ismindeki sadece Tac Mahal’i gören bir odada onu izleyerek geçirir. Hatta hastalanıp yatağa düşer ve o zaman bile karşısında aynı koydurarak Tac Mahal’i izlemeye devam eder. Vefat edincede aşkının yanına gömülür. Geriye ölümsüz bir aşkın simgesi olan Tac Mahal kalır…
Tac Mahal’in Mimari Güzelliği
Tac Mahal gün içinde renkten renge bürünür. Kubbesi ve dört köşesinde bulunan minareleriyle, nerden bakarsanız bakın simetriktir. Çevresindeki 4 kulelerin dikkatli bakıldığında dümdüz olmadığı görülür. Dışa doğru hafif yatık olmasının sebebi deprem halinde yıkılmalarına karşı anıta zarar vermelerini engellemektir. Beyaz mermer kullanarak yapılan yapı, yakut, pırlanta, safir, akik, zümrüt gibi birçok değerli taşla tamamlanmıştır.
Tac Mahal’in yapımı için İmparator Khurram, aşkı için bugünün parasıyla 1,062,834,098 dolar harcamıştır!
İngiliz Lordu Edward Lear’ın bu benzersiz güzellikteki yapı için söylenmiş bir sözüyle efsaneyi noktalayalım.
‘İnsanlar ikiye ayrılmaktadır: Tac Mahal’i görenler ve görmeyenler.’