Onlar, 19. yy’ın katı kurallarının hüküm sürdüğü, kadınların yapabileceği mesleklerin sınırlı olduğu hatta yazı yazan kadınların hiçte hoş karşılanmadığı Viktorya döneminde, takma erkek isimler kullanarak yazma cesareti gösteren Charlotte, Emily ve Anne Bronte kardeşler.
Hüzünlü hayat hikayeleri ve mucizevi yetenekleriyle adlarını yalnızca yaşadıkları döneme değil; sonsuza dek yazdırmayı başardılar. Bu yazımızda sizlere Jane Eyre, Uğultulu Tepeler, Agnes Grey gibi yapıtlarıyla Dünya Edebiyatına klasikleşen eserler bırakan ve kitapseverler tarafından oldukça sevilen Bronte kız kardeşleri yazdık.
Hüzünlü Hikayeleri ile Bronte Kardeşler
Haworth mezarlığı
Bronte ailesi, pencereleri mezarlığa bakan kasvetli bir taş evde yaşıyordu. Annlerini ve iki kız kardeşlerini arka arkaya kaybeden Bronte kardeşler için yaşadıkları taş ev de bir süre sonra hüzünlü bir mezarlık haline gelmişti. Eğitime oldukça önem veren ve aynı zamanda bir din adamı da olan babalarının tüm desteğine rağmen küçük yaşta yaşadıkları kayıplar nedeniyle düzenli bir eğitim hayatları olmadı.
Charlotte ve Emily rahip çocuklarının gittiği yatılı bir okula başladı ama zor bir yerdi burası. Kızlarını bu katı disiplin kurallarının olduğu okuldan almak zorunda kalan baba, onları bir süre evde kendisi eğiti. Bu okul ilerki yıllarda Jane Eyre romanına da esin kaynağı olacaktı.
Düşleri mümkün kılmak
Toplumdan oldukça uzak boş bir arazinin içindeki taş evlerinde tüm yalnızlıklarına ve yoksunluklarına rağmen Bronteler birbirlerine sıkı sıkıya bağlanır. Evde o döneme göre zengin sayılabilecek bir kütüphaneleri vardır. Düşledikleri yaşamı belki de hiç yaşayamayacaklarını hisseden Bronte kardeşler, bu kütüphanenin içinde adeta kendilerine ait bir düş ülkesi kurarlar. Zaten sanatın en güzel örnekleri de yoksunluktan beslenmiş olanlar değil midir?
Curren, Ellis ve Acton Bell
1845’de Charlotte, Emily’nin bazı şiirlerini bulmuş ve onları izinsiz okumuştu. Bu olaydan sonra Charlotte, Anne’in ve kendisinin şiirlerini birleştirip yayımlatma fikrini kardeşleri ile paylaştı. Emily ve Anne bu fikre sıcak bakmasalar da Charlotte onları bir süre sonra ikna etti. Bronte kardeşler ortak bir derleme hazırladıktan sonra Charlotte hemen bir yayınevi buldu. Mahlasları ise Currer, Ellis ve Acton idi. Ancak kitabın yalnızca iki kopyası satıldı bu onları hayal kırıklığına uğramıştı.
Tarihe damga vuran romanlar
Şiir kitabı ile yaşadıkları hayal kırıklığına rağmen yazmaya devam eden Bronte kardeşlerden Charlotte Profesör, Emily Uğultulu Tepeler ve Anne Agnes Grey adlı romanları yazdı fakat kitaplar için bir yayınevi bulmak neredeyse imkansızdı. Sonunda 1947 yazında, Uğultulu Tepeler ve Agnes Grey için teklif geldi. Ancak Profesör için hiç kimse teklifte bulunmamıştı.
Charlotte’un pes etmeye niyeti yoktu; bir yayımcı ona mutlaka devam etmesi gerektiğini ve yeni yazılarını onlara göndermesini söyledi. Ve Charlotte Jane Eyre‘yi yazarak bir başyapıta imza attı. İki hafta içerisinde Bronte kardeşlerin aldığı en iyi teklifi aldı, Jane Eyre böylelikle yayımlandı.
Satış Rekoru
Jane Eyre umulmadık bir biçimde çok büyük bir başarı yakaladı ve ilk baskısı üç ay içerisinde tükendi. Emily ve Anne’in romanları Jane Eyre‘ye göre daha az ilgi görmesine rağmen sonraki yıllarda bu romanlar da İngiliz Klasikleri arasında yer alacaktı.
Başarılarının sırrı
O dönemde zorluklarla karşılaşıp üstesinden gelen yaşamları anlatan kitaplarda karakterler hep erkek olurdu. Tıpkı sosyal yaşam gibi kitaplar da erkek cinsiyetinin üstünlüğünü vurguluyordu. Ta ki Bronte kardeşler bu önyargılara meydan okuyan romanlar yazana dek. Kadınların ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü dönemde Jane Eyre toplumda yaratılan algıya inat kadın gücünü sonuna kadar temsil eden bir kadın karakter olarak ortaya çıkmıştı.
Genç yaşta vereme yenik düşen Emily ve Anne…
Dönemin salgın hastalığı verem Emily’i 30, Anne’i ise 29 yaşında hayattan kopardı. Kederli Charlotte artık bir başınaydı…
Charlotte Bronte
Charlotte yastaydı ve yalnız kalmak istiyordu; ancak takma erkek isimlerle yazdıkları romanlar büyük spekülasyonlara neden olmuştu. Yayımcılar bu yetenekli kardeşlerin gizlilik isteğini artık reddediyor, isimlerin üzerindeki örtüleri kaldırmak istiyordu. Bir süre sonra bu ısrarlara daha fazla dayanamadı ve yayımcıların istediğini kabul etti. Shirley ve Viellette adlı romanlarını gerçek ismi ile yayımlattı. Charlotte saygıdeğer bir kadın yazar olarak toplumda kabul görmüştü. Ancak kardeşlerinin yazgısı kısa süre sonra onu da hayattan koparacaktı. Charlotte Bronte 1854 yılında Arthur Bell Nicholls ile evlendikten bir yıl sonra, 39 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Bronte Parsonage Müzesi
Londra Yorkshire’de müze haline gelen evlerinde Bronte kardeşlerin değerli eşyaları ve yaşadıkları odalar günümüzde halen ziyaretçilerine açıktır.
Son olarak hayatları birçok filme de konu olan Bronte kardeşlerin 2016 yapımı Görünmeden Yürümek: Bronte Kardeşler filmi sizlere tavsiyemizdir.