Vincent Van Gogh Kimdir?
Tam adı: Vincent Willem Van Gogh
Doğum tarihi: 30.03.1853
Ölüm tarihi: 29 Temmuz 1890
Doğum yeri: Groot-Zundert, Hollanda
Burcu: Koç
Ailesi: Anna Carbentus van Gogh (Annesi), Theodorus van Gogh (Babası), Theo Van Gogh (Kardeşi), Will Van Gogh (Kardeşi), Cor Van Gogh (Kardeşi), Elisabeth Huberta Van Gogh (Kardeşi), Anna Cornelia Van Gogh (Kardeşi)
Mesleği: Ressam
Aktif Yılları: 1883 yılından bu yana
Hakkında
Vincent Willem Van Gogh, 30 Mart 1853 tarihinde Hollanda’da Brenda’nın güneyinde yer alan Groot-Zundert köyünde dünyaya gözlerini açtı. Babası yoksul bir köyün papazı, annesi Cornelia ise yine yoksul bir çiftçinin kızıydı. Ailenin Vincent’in dışında Wil, Anna ve Elizabeth adında 3 kız ve Theo ve Cor adında iki erkek çocuğu vardır.
Vincent’in çocukluğu on iki yaşına dek köyünde, tabiatla başbaşa yalnızlık içinde geçmiştir. 16 yaşındayken önce La Hayde ardından Brüksel, yaklaşık üç yıl sonra da Paris’te Goupil Galerilerinin satış memuru olarak çalışmıştır.
Erkek kardeşi Theo ile bu dönemlerde mektuplaşmaya başladı. 1873 çalıştığı galerinin Londra şubesine geçiş yaptı ancak buradan kısa bir sürede ayrılıp Paris’e yerleşti. Burada galeri yöneticileri ile yaşamış olduğu anlaşmazlıklar sonucu işine son verilerek 1876 yılında tekrar İngiltere’ye döndü.
İlginizi çekebilir:
Çözülemeyen Ünlü Sanat Gizemleri
Burada yine oldukça düşük bir ücret karşılığında Ramsgate’deki özel bir okulda öğretmenlik yaptı. Noelde köyüne ailesinin yanına döndüğünde babasına özenerek rahip olma isteğine kapıldı ve 1877 yılında Amsterdam Üniversitesi din adamı yetiştirme seminerinin giriş sınavına girse de kazanamadı ve kabinde babasının evine geri döndü.
Sonrasında 1878 yılında Belçika’daki Borinage madenlerinin yer aldığı köyde gönüllü papaz oldu. Buradaki yaşamı, yoksulluk ve sefalet içinde geçmesine karşın tarif ettiğine göre en mutlu olduğu zaman dilimiydi.
Kendisini madencilerin yoksul yaşamlarına adamıştı. Köylülerin gözünde “Çağdaş bir İsa” idi. Resim yapma tutkusu da bu çok sevdiği küçük ve yoksul madenci köyünde başladı. Kardeşi Theo’dan kalem, kağıt isteyerek madencilerin eskizlerini yapmaya başladı.
Resim eğitimi almak istediği için köyden ayrılanVan Gogh, Brüksel’de Ridden Van Rappard’la dostluk kurarak ondan perspektif ve anatomi dersleri aldı. Ancak bir süre sonra rahatsızlanıp Etten’e ailesinin yanına döndü.
Papazlığı bırakıp ressamlığa yönelmesi babası ile arasını açtı. Bu aralıkta dul olan kuzeni Kee’ye aşık olan Van Gogh, ona evlenme teklifi etse de red yanıtı aldı. Vincent, 1883 yılının Eylül’üne dek La Hayde’de kalarak ilk yağlı boya resimlerini burada ortaya koydu.
Babası 1886’nın Ocak ayında hayatını kaybedince Anvers’e giderek Anvers Akademisi’nde işe girdi. Yaklaşık iki ay sonra da Paris’te bulunan kardeşi Theo’nun yanına gitti. Her türlü ihtiyacını kardeşi Theo karşılıyordu.
Kardeşinin de yardımı ile Paris’te, Paul Gauguin, Henri de Toulouse-Lautrec, Edgar Degas ve Pissarro gibi ünlü ressamlar ile tanışma fırsatı yakaladı. Batının sanat merkezi sayılabilecek bir bölgedeydi ve bunun nimetlerinden sonuna dek faydalanmaya çalışıyordu ancak diğer ressamlar gibi bu bölgede yetişmemişti.
Acı dolu bir yaşamdan ve beceri yoksunu insanların arasından sıyrılıp gelmişi. Kurallara uymayı değil, yaşamın içinde var olabilmenin en vahşicesini öğrenmişti. Tüm bunlar, kendinden önceki zamanlarda sağlam zannedilen gelenekleri hemen yıkmasına, kuzeyin donmuş, sisli ikliminde oyuklar görünen sanatının renginden alevler saçarak tıpkı bir yanardağ gibi kaynamasına yol açacaktı.
İçindeki duyguların saf halde ortaya çıkışları, insanları tedirgin ederek ondan uzaklaşmalarına sebep olabiliyordu. İnsanlar ile ilişkilerinde sürekli düş kırıklığına uğrayan Vincent, içindeki insan sevgisi ile merhametini sözcükler ile değil boyaların yardımı ile anlatmak zorunda kaldı.
Paris’te kıvrak ve sinirli çizgileri kullanarak anlı renkler ile iki yüzden fazla tablo yaptı.
20 Şubat 1988 tarihinde Güney Fransa’nın Arles kasabasında görünümü sarı bir binaya yerleşerek bilinen en ünlü resimlerini burada yaptı. (“Geceleyin Kahve Manzarası”, “Ayçiçekleri”, “Kıyıda Kayıklar”…)
1888 yılının Ekim ayında arkadaşı Paul Gauguin daveti üzerine Vincent’in yanına geldi. Vincent, Paul Gauguin’e büyük bir hayranlık besliyordu ancak başka birisiyle bu denli iç içe yaşamaya da pek alışık değildi ve üstüne üstelik kendisini iyiden iyiye içkiye vermişti.
Paul Gauguin de Vincent’in bu tutkulu kişiliğinden günden güne rahatsız olmaya başladı. Vincent, resim yaparken, olması gerektiği gibi boyayı paletin üzerine değil direkt olarak tüpten tuvalin üzerine sıkıyor ve parmakları ile eziyordu. Kimi zamanlar da boyayı yiyor ya da yemeğinin içine sıkabiliyordu.
Bir gece yarısı eline geçirdiği ustura ile Paul Gauguin’i ölümle tehdit ettikten sonra atölyesine gidip kendi kulağını kesti. Ortada dolaşan bir rivayete göre kesmiş olduğu kulağını genelevde çalışmakta olan bir kadına armağan etti. Bu olayın ardından kardeşi Theo, Vincent’i iki hafta kadar Arles Hastanesi’ne yatırdı.
1890 yılının başlarında evine döndüğünde kesik kulağının portresini yapsa da kısa bir süre sonra yine düşler göremeye başlayarak yine aynı hastaneye kaldırıldı. Birkaç ay sonra da kendisinin isteği ile Saint Remy Akıl Hastanesine kaldırıldı.
Kaos içindeki bu dönemi sanatı için oldukça verimli geçti.
27 Temmuz 1890 tarihinde bir tarlada resim yaptığı sırada tabancasıyla kendisini karnından vurdu. Kardeşi Theo acilen Auvers’e geldi ise de Vincent tedavi olmak istemedi ve iki gün sonra kardeşinin kulağına “sefalet asla bitmeyecek” son sözünü fısıldadıktan iki gün sonra 29 Temmuz 1890 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
37 aşında hayatını kaybeden Vincent Van Gogh’un sanatı, resim anlayışının ortaya çıkmasının başlıca rolü üstlenmiş, bunun sayesinde kendinden önceki zamanların sağlam zannedilen, doğa resminde, yansıtılmasına sıkıca bağlı resim geleneklerine de gereken darbeyi indirmiştir.
Van Gogh’un kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplarında iç dünyasını açık seçik ortaya koyan şu sözleri söylemiştir: “Ben, gözlerimin önünde olanı olduğu gibi vermekten çok, boyayı kendime göre bir amaçla, anlatmak istediğimi daha bir kuvvetle dile getirmek için kullanıyorum.”
Vincent Van Gogh yaşamının son on yılına 900 yağlıboya ve suluboya resim ile 1100 karakalem resim sığdırmıştır. Empresyonizmin (İzlenimcilik, Doğadaki unsurların kişinin içinde oluşturduğu izlenimleri, duygusal izleri yansıtmayı hedefler.) önderlerinden sayılan ressamın kimi eserleri günümüz dünyasının en pahalı ve tanınmış eserleri arasına girmiştir.
Videoları
Fotoğrafları