Pusulanın Tarihçesi
Pusulanı Bulunuşu Ve Tarihi
Mıknatıs taşının manyetik gücü insanları daima hayrete düşürmüştür, özellikle de bundan 2000 yıl kadar önce fal bakmak için fırdöndü ve manyetik bir “güneye bakan kaşık” kullanan Çinlileri. Newton’un mühür yüzüğünde de, kendi ağırlığının 250 katı cisimleri tutmasıyla ünlü, küçücük bir mıknatıs taşı vardı. Kraliyet Akademisi ise Christoper Wren’e ait, küre biçimindeki 15 cm’lik bir terrella’yı yani “küçük dünya” isimli bir mıknatıs taşını sergilemişti.
Normalde kolay ikna olmayan Londra’lı bir gazeteciye bakılırsa bu taş, “Birkaç iğneye öyle bir can, öyle bir neşe katıyordu ki, iğneler taşın hareketiyle birlikte, içlerine şeytan girmişçesine dans ediyordu.” 18. yüzyıl ortalarında, kocasının Oxford Üniversitesi rektörlüğüne atanmasını garantilemek isteyen bir kontes, Kral II. Georg’u, bakır bir tacın içine gülünç biçimde yerleştirilmiş kocaman bir mıknatıs taşıyla etkilemeye çalışmıştı. Kontes taşı Oxford’un Ashmolean Müzesi’ne sundu.
Mıknatıs Para Demek Mi?
Patricia Fara, Fatal Attraction: Magnetic Mysterries of the Enlightmenment (Ölümcül Cazibe: Aydınlanmanın Manyetik Gizemleri) isimli kitabında, “Mıknatıs para demekti” diyor. Bu söz, özellikle de uzaklara yayılmış imparatorluğunu bir arada tutabilmek için deniz ticaretine ve -en önemli seferi aygıtı manyetik pusula olan gemilerin taşıdığı- güçlü deniz kuvvetlerine sırtını yaslayan Britanya için doğruydu.
Yapılış Süreci
Tahta bir çubuğa bağlanarak suda yüzdürülen mıknatıs taşının kendiliğinden kutup yıldızına (gerçekte ise Yerküre’nin manyetik kutupları yönüne) doğru döndüğünün keşfedilmesi, 11. yüzyıl Çin’inde ve büyük olasılıkla bundan bağımsız olarak da 12. yüzyıl Avrupa’sında gerçekleşti. Mıknatıs taşının yerine manyetize demir iğnenin konması ise, tahminlere göre hemen hemen aynı dönemlere denk geldi.
Sonuç olarak denizde kullanılan ilk manyetik pusula haberi 1115’te Çin’den geldi. Bunu izleyen gelişmeler arasında iğnenin, pusula çanağının dibindeki bir pimle zapt edilmesi (12. yüzyıl) ve ibreyi sallanan gemide yatay tutabilmek için çanağın halka çerçeveler ve millerle monte edilmesi sayılabilir (1300 civarı). 17. yüzyılda ise eksen pimine montesi açısından kolaylık sağlamak üzere ibre, paralelkenara dönüştürüldü.
Ardından, 18. yüzyıl ortalarında Gowin Knight çeliği “kalıcı olarak” manyetize etmenin yöntemini icat etti ve çubuk biçimli bir iğne ve ibreyi eksende güvenli bir şekilde tutacak bir kapaktan oluşan azimut pusulasını yaptı.
Ne var ki pusulaların yön bulma konusundaki en önemli kusuru giderilemedi. Manyetik Kuzey, gerçek kuzeyden farklıydı, üstelik manyetik alanın yerel bazı anormallikleri yüzünden fark açıları da sefercinin konumuna göre değişiklik gösteriyordu. Ayrıca alan değiştikçe, manyetik kuzey de on yıllar içinde yer değiştiriyordu.
Seferciler ve bilimciler zorluk yaratan bu gerçeklerin 15. yüzyıldan itibaren farkına varmış olsalar da, onları göz önünde bulundurarak pusulaları doğru biçimde ayarlamaları, jeomanyetizmanın 20. yüzyıldaki tam olarak tespitine dek mümkün olmadı.