Neden Deniz Suyunu Arıtarak Kullanmıyoruz?
Neden Deniz Suyunu Arıtarak Kullanmıyoruz? Dünya nüfusu hızla artarken, doğal su kaynaklarının üzerindeki baskı hem miktar hem de kalite açısından ciddi bir şekilde artmaya devam ediyor. Bugün, yüzyılın en temel çevre sorunu olarak kabul edilen su sorunu, küresel ölçekte bir rekabet ortamını da beraberinde getiriyor. Temiz suya erişim sağlamak konusunda yaklaşık 1 milyar insanın halen sıkıntı yaşadığı ve önümüzdeki on yıl içinde bu sayının dramatik bir şekilde artması bekleniyor.
2020 yılında, Güney Afrika’nın başkenti Cape Town tehlikeli bir şekilde susuz kalmaya yaklaştı. Hatta İngiltere gibi yağmurlu bir ülke bile kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldı. 2018’de ABD’nin Kaliforniya şehrinde yaşanan olağanüstü kuraklık da, bu endişe verici soruna dikkat çekmişti. Kaliforniya’da yaşanan yağış eksikliği, eyaletin %80’inin aşırı ya da istisnai bir kuraklıkla karşılaşmasına yol açtı.
Şehirlerde meydana gelen su kesintileri çiftçileri de zor duruma soktu. Daha da yakın bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’de son 5 yılda yapılan gözlemler, yaşadığımız kuraklık durumunun her geçen yıl daha da kötüleştiğini gösteriyor. Yağışların düzensiz ve yetersiz olması, rezervuarların ve akarsuların rekor düşük seviyelere ulaşmasına neden oldu.
Dünya üzerindeki suyun %96,5’i okyanuslarda bulunurken, bu su tuzlu olduğu için içilemez durumdadır. Tatlı su kaynakları ise büyük ölçüde buzullar ve yeraltı sularıyla sınırlıdır. Dolayısıyla, kullanabileceğimiz suyun yalnızca %1’inden daha azı geriye kalmışken, neden bu deniz suyunun tuzunu arıtarak neredeyse sonsuz miktarda temiz ve içilebilir su elde edemiyoruz?
Bilim insanları ve devlet yetkilileri, bu krize yanıt olarak deniz suyunu tuzdan arındırma yöntemini önermiştir. Ancak tuzdan arındırma, su kaynaklarını sorumsuzca kullananlar için kolay bir çözüm sunmak yerine, birçok zorluk içermektedir. Günümüz teknolojisi ile tuzdan arındırma, aşırı maliyetli bir süreçtir. Büyük miktarda enerji gerektirir ve çevresel etkileri bulunur. Ayrıca, bu sorunların tümü çözülebilse bile, sadece kıyı bölgelerinde yaşayan topluluklar için uygulanabilir bir çözüm olurdu.
Deniz Suyunu Tuzdan Arındırma Yöntemleri
Tuzdan arındırma tesisleri genellikle termal ve membran olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır. Termal yöntemde, deniz suyu buharlaştırılır ve tuzdan arındırılmış saf suyu elde etmek için ısıtılır. Kalan tuzlu su ise tekrar denize pompalanır. Membran yönteminde ise deniz suyu, yüksek basınç altında bir dizi filtrede geçirilerek tuz ve diğer kirleticilerden arındırılır.
Termal arıtma yöntemi, daha eski bir teknolojidir. 1980’lerden önce tuzdan arındırılmış suyun büyük bir kısmı bu yöntemle elde ediliyordu. Ancak yeni milenyumun başından itibaren, özellikle ters ozmoz adı verilen belirli bir membran teknolojisi, daha yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bu tesisler şu anda dünya genelinde tuzdan arındırılmış suyun %69’unu üretmektedir.
Neden Deniz Suyunu Arıtarak Kullanmıyoruz? 2 Temel Neden
Maliyet Sorunu
Deniz suyunun tuzdan arındırılması, tatlı su elde etme yöntemlerinden en maliyetli olanıdır. Planlama, izin süreci ve konsantre atık yönetimi gibi faktörler, tuzdan arındırma sürecinin toplam maliyetini diğer alternatiflere göre oldukça yüksek kılar.
Tuzdan arındırma işlemi, yüksek enerji tüketimi gerektiren bir süreç olduğundan, tesislerin bakımı da oldukça maliyetlidir. Enerji, deniz suyundan içme suyu sağlama maliyetlerinin neredeyse yarısını oluştur. Tuzdan arındırma tesisleri için en büyük gider kalemi olarak enerji en başta gelir.
Pasifik Enstitüsü’nün yayınladığı bir rapora göre, tuzdan arındırma tesisleri, ortalama olarak 1 milyon galon ( yani 3.78 milyon litre tatlı su üretmek için yaklaşık 15.000 kilovat-saat enerji kullanmaktadır. Her bir insanın günlük olarak ortalama 340 litre su tükettiği ve dünya genelinde her yıl 23.4 milyar kilovat-saat enerji tüketildiği düşünüldüğünde, sadece bu yöntemle dünyaya su sağlamanın inanılmaz derecede yüksek maliyetli bir iş olduğu açıkça görülmektedir. Bu yüksek enerji gereksinimleri, emisyonlarla ilgili endişeleri de beraberinde getirmektedir.
Çevresel Problemler
Tuzdan arındırma işleminin maliyetleri sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda çevresel açıdan da önemlidir. Tuzdan arındırma yöntemleri, deniz suyundaki tuzlardan ve işlem sırasında kullanılan kimyasallardan oluşan bir konsantre atık ürünü ortaya çıkarır. Bu arıtma sürecinin ana yan ürünü, tesislerin denize geri pompaladığı “brine” adı verilen aşırı doymuş tuzlu sudur.
Bu atık madde, deniz tabanına çökerek çözünmüş oksijenin tükenmesine neden olabilir. Yüksek tuzluluk seviyeleri ve düşük oksijen düzeyleri, derin sularda yaşayan bentik organizmalar üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir ve bu da gıda zinciri boyunca gözlemlenebilen ekolojik etkilere dönüşebilir.
Ayrıca, bu yan ürün, besleme suyunda bulunan ağır metaller ve kimyasallarla yüksek düzeyde kirlenmiş olabilir. Ön arıtma sırasında kullanılan kirlilik önleyici maddeler, olası zararlı etkilere sahip olabilecek konsantrasyonlarda birikerek çevreye zarar verebilir.