Gelincik Bitkisi Nedir? Nerelerde Yetişir? Özellikleri Nelerdir?
Gelin denilince aklımıza her ne kadar beyaz gelinlik gelse de Türk mitolojisine göre gelinler aslında kırmızı renkle sembolize ediliyor. Gelincik çiçeklerine de bahar mevsiminde çayırları kırmızıya boyadığı için de gelincik adı verilmiş.
Çoğu kişi tarafından lale olarak bilinen gelincik çiçekleri çok sayıda efsaneye konu olmuştur. Güzellikleri, renkleri ve özellikleriyle efsaneleşen gelincikler Yunan mitolojisinde şöyle anlatılmıştır;
Bereket tanrıçası günün birinde uykusuzluk hastalığına yakanmıştır. Aradan günler, haftalar, aylar geçiyor ama bereket tanrıçası Demeter’in gözüne uyku girmiyor. En sonunda uykusuzluktan elden ayaktan düşüyor. Aynı zamanda da yeryüzünde ne çiçek açıyor ne de hayvanlar gelişiyor.
Bunu gören uyku tanrısı Hypnos ise yere bir tohum atıyor. Tohum büyüyor ve büyüdükçe kırmızı çiçekler açıyor. Hpynos da bu çiçekleri koparıp bereket tanrıçası Demeter’e veriyor. Demeter, bu çiçeklerden yaptığı çayı içer içmez derin bir uykuya dalıyor.
Deliksiz uyuyup dinlenen bereket tanrıçası uykusu aldıktan sonra uyanıyor ve bereket dağıtmaya devam ediyor. Bu yüzden gelincikler de o gün bugündür bereket ve uykunun simgesi haline geliyorlar.
Akdeniz bölgesinde ortaya çıkan gelincikler baharda karşımıza çıkar ve en bilinen çiçeklerden biridir. Gelincikle ilgili ilk bilgilere Eski Mısır tapınak ve mezarlarında rastlanmıştır. O zamanlarda dinsel anlamlar taşıdığına inanılan gelincik çiçeklerinin resmi ilk defa Bizans prensesi Anicia Juliana’nın günlüğünde ortaya çıkmıştır.
Tarihçi Homeros ise İlyada adını verdiği eserinde savaş esnasında başı omzuna düşmüş ölmek üzere olan askerin görüntüsünü gelincik çiçeğine benzetmiştir. Başka bir efsanede ise Cengiz Han bir savaş sırasında tüm düşmanlarını öldürerek ortalığı kan gölüne çevirdiği ve beyaz renkte olan gelinciklerin kırmızı rengi aldıkları anlatılır. Bu nedenle gelincik bazı bölgelerde ölümün simgesi olarak da kabul edilir.
Hakkında anlatılan efsaneler ve simgesel zenginliğinden dolayı gelincik çiçekleri resim müzik ve edebiyat alanlarında sık sık karşımıza çıkar. Yaklaşık 20-80 cm boylarında ve tüylü olan gelincik bitkisi bahar aylarında tarlalarda, çayırlarda ve yol kenarlarında bolca karşımıza çıkarlar. Ilıman bölgelerde yetişirler ve yaklaşık 100 adet olan türlerinden 36 tanesi ülkemizde yetişir.
Ülkemizin her yerinde görülen ve capcanlı kırmızı renkleriyle dikkat çeken gelincikler tüysüzdürler ve fıçı şeklindedirler. Bahar aylarında açarlar ve boyları 5-6 cm’dir. Yaprakları kırmızınn tonlarını taşır iç kısımlarında ise büyük siyah lekeler vardır.
Bu lekeler güneşten gelen morötesi ışınları kırarak yeniden yansıtılıyor ve böylelikle böcekler çiçeğe çekiliyor. Kendine has kokuludur tadı ise acımtıraktır. Gaziantep’te aşotu olarak bilinen gelincik çiçeği kıyı Ege ve Akdeniz’de ise sebze olarak da kullanılır. Bahar aylarında gelincikler çiçek açmadan toplanarak tek başına da ya da başka otlarla birlikte pişiriliyor.
Gelinciğin en faydalı özelliği uyku getirici olmasıdır. Haşhaşla yakın akraba olan gelincik, aynı zamanda alkaloid içerir. Uyku verici özelliği ise alkaloidden gelir. Bu özelliğinden dolayı Roma İmparatorluğu’nda aşk acısı tedavisinde, yatıştırıcı olarak ve aynı zamanda öksürük kesici ve göğüs yumuşatıcı olarak da yararlanılmıştır.
Gelincik çiçeklerinden yapılan gelincik şerbeti de ülkemizde kolalı içeceklerden önce en çok tüketilen içeceklerden biriydi. Kırsal bölgelerde sakinleştirici etkisinden dolayı hala az da olsa hüküm süren gelincik şerbeti gelincik bitkisinin kırmızı çiçeklerinden yapılıyor.
Siyah bölgeleri kesilen kırmızı çiçek yapraklarının üstüne kaynamış su dökülerek kapalı bir kapta bir süre bekletiliyor. İyice dinlendikten sonra içine şeker eklenerek kıvam alıncaya kadar pişiriliyor.