En Çok Kullanılan İngilizce Deyimler!
En Çok Kullanılan İngilizce Deyimler! Deyimler, dil bilimi açısından kavramları ve durumları etkileyici bir biçimde ifade eden kalıplaşmış sözcük grupları ya da cümlelerdir. Genellikle, gerçek anlamlarının dışında anlamlar taşırlar. İki veya daha fazla kelimeden oluşan bu dil ifadeleri, duygu ve düşünceleri dikkat çekici bir şekilde anlatan adlar, önadlar, belirteçler ve eylem yapıları içerebilir. Deyimler, ya tam cümleler ya da söz öbekleri şeklindedir.
Her dilde olduğu gibi, Türkçe’nin de kendine has deyimleri ve ifadeleri bulunur. İngilizce’de de günlük yaşamda ya da akademik yazılarda sıkça kullanılan, öğrenilmesi faydalı birçok ifade vardır. Deyimler (idioms), kelimelerin birebir anlamlarının ötesine geçer ve genellikle arka planında kültürel bir anlam taşır.
İlginizi çekebilir: İngilizce Günlük Konuşma Kalıpları!
İngilizce’de duyduğunuz birçok deyim, tavsiye niteliği taşırken, aynı zamanda bazı temel değer ve ilkeleri de barındırır. Bu deyimleri özellikle dizilerde ve filmlerde duymuş olabilirsiniz ve tam anlamıyla anlamadığınızı fark etmiş olabilirsiniz. Bunun nedeni, bu deyimleri kelime kelime Türkçe’ye çevirdiğinizde çoğu zaman anlamsız sonuçlar elde etmenizdir.
Aşağıda sizler için en çok kullanılan ingilizce deyimler listesi hazırladık. İngilizce öğrenme yolculuğunuzda bu deyimlere de göz atarak dilinizi daha native bir hale getirebilirsiniz.
En Çok Kullanılan 25 İngilizce Deyim ve Türkçeleri
- To break the ice – Buzları kırmak
- To be in two minds – İki aklı birden olmak
- To be on the same page – Aynı sayfada olmak
- To be left in the dark – Karanlıkta bırakılmak
- To see eye to eye – Göz göze gelmek
- To be in hot water – Sıkıntıda olmak
- To get cold feet – Ayaklarını soğutmak
- To be caught red-handed – Elinde kanı ile yakalanmak
- To be in deep water – Derin sulara saplanmış olmak
- To be at a crossroads – Bir çatallı yolda olmak
- To be under the weather – Hasta olmak
- To be in a rut – Bir çizgide sıkışmış olmak
- To be a blessing in disguise – Gizli bir lütuf olmak
- To be the black sheep of the family – Ailedeki kara koyun olmak
- To be a hard nut to crack – Çözülmesi zor bir problem olmak
- To be a piece of cake – Kolay bir şey olmak
- To be in a pickle – Sıkışmış olmak
- To be a sore thumb – Kötü yerde parlak bir nesne olmak
- To be a needle in a haystack – İnekler arasında bir iğne olmak
- To be a snake in the grass – Otlarda bir yılan olmak
- To be a fly on the wall – Duvardaki bir sinek olmak
- To be the elephant in the room – Odadaki fil olmak
- To be in the same boat – Aynı teknede olmak
- To be a fish out of water – Su dışında bir balık olmak
- To be the apple of someone’s eye – Birinin göz bebeği olmak
En Çok Kullanılan Fiiller ile İngilizce Deyimler
- Hit the books – İneklemek
- Hit the sack – Kafayı vurup yatmak
- Twist someone’s arm – Ağzından girip burnundan çıkmak
- Stab someone in the back – Birini sırtından bıçaklamak
- Lose your touch – Bir konuda becerisini kaybetmek/Eskisi kadar iyi olmamak
- Sit tight – Sabırlı olmak
- Pitch in – Katkıda bulunmak
- Go cold turkey – Bir alışkanlığı bırakmak
- Face the music – Ceremesini çekmek
- Ring a bell – Bir şey çağrıştırmak
- Blow off steam – Deşarj olmak, İçini döküp rahatlamak
- Cut to the chase – Sadede gelmek
En Çok Kullanılan Edatlar ile İngilizce Deyimler
- Up in the air – Askıda/Belirsiz olmak
- On the ball – İşini bilmek, Açıkgöz/Uyanık olmak
- Get over something – Bir şeyi atlatmak
Nakit ve Para İle İlgili İngilizce Deyimler
- Look like a million dollars/bucks – Mükemmel görünmek
- Born with a silver spoon in one’s mouth – Varlıklı bir aileden/Şanslı doğmuş
- To go from rags to riches – Sıfırdan zengin olmak
- Pay an arm and a leg for something – Bir servet ödemek
- To have sticky fingers – Eli uzun olmak
- To give a run for one’s money – Kök söktürmek
- To pony up – Borcunu ödemek
- To ante up – Borcunu ödemek
- Break even – Ne kar ve ne de zarar etmek
- Break the bank – El yakmak
- To be closefisted – Eli sıkı olmak
- To go Dutch – Alman usulü yapmak
- Shell out money/to fork over money – Bir şey için ödeme/harcama yapmak
- Midas touch – Tuttuğu altın olmak
- In the red/In the black – Borcu olmak/Borcu olmamak
- Receive a kickback – Rüşvet almak
- Living hand to mouth – Ucu ucuna geçinmek
- To be loaded – Çok paraya sahip olmak
- Make ends meet – Kıt kanaat geçinmek
- As genuine as a three-dollar bill – Sahte
Beden Uzuvları ile İlgili İngilizce Deyimler
- Rule of thumb – Genel kabul görmüş bir kural
- Keep your chin up – Metin olmak
- Find your feet – Ayak uydurmak
İngilizce Yiyecek Deyimleri
- Spice things up – Renk katmak
- A piece of cake – Çocuk Oyuncağı
- Cool as a cucumber – Soğuk kanlı/Sakin
- A couch potato – Miskin/Televizyon karşısında vakit öldüren
- Bring home the bacon – Ekmek parası kazanmak/Evi geçindirmek
- In hot water – Hapı yutmak
- Compare apples and oranges – Elmayla armudu karşılaştırmak
- Not one’s cup of tea – Kalemi olmamak
- Eat like a bird – Kuş gibi yemek
- Eat like a horse – Öküz gibi Yemek
- Butter [someone] up – Pohpohlamak/Yağ çekmek
- Food for thought – Düşündürücü şey
- A smart cookie – Zekâ küpü
- Packed like sardines – Balık istifi
- Spill the beans – Baklayı ağzından çıkarmak/Ağzından kaçırmak
- A bad apple – Çürük elma
- Bread and butter – Ekmek teknesi
- Buy a lemon – Külüstüre para vermek
- A hard nut to crack – Çetin ceviz
- Have a sweet tooth – Tatlı düşkünü olmak/Tatlıya zaafı olmak
İngilizce Doğa Deyimleri
- Under the weather – Kendini kötü hissetmek/Keyifsiz olmak
- A storm is brewing – Fırtına geliyor
- Calm before the storm – Fırtına öncesi sessizlik
- Weather a storm – Zorlukların hakkından gelmek/Badire atlatmak
- When it rains, it pours – Aksilikler hep üst üste gelir
- Chasing rainbows – Olmayacak işlerin peşinde koşmak
- Rain or shine – Ne olursa olsun
- Under the sun – Yeryüzünde
- Once in a blue moon- Ender/Kırk yılda bir
- Every cloud has a silver lining – Her şerde bir hayır vardır.
- A rising tide lifts all boats – Ekonomi iyi giderse bundan herkes yarar sağlar
- Get into deep water – Ayvayı yemek
- Pour oil on troubled waters – Ortalığı yatıştırmak
- Make waves – Ortalığı karıştırmak
- Go with the flow – Akışına bırakmak
- Lost at sea – Kafası karışmak
- Sail close to the wind – Riskli işler yapmak
- Make a mountain out of a molehill – Pireyi deve yapmak
- Gain ground – Mesafe katetmek
- Walking on air – Sevinçten havalara uçmak
- Many moons ago – Çok uzun zaman önce
- Castle in the sky – Hayal
- Down to earth – Ayakları yere basan
- Salt of the earth – Saygıdeğer/Muhterem
- The tip of the iceberg – Buz dağının görünen kısmı
- Break the ice – Resmiyeti gidermek/Havayı yumuşatmak
- Sell ice to Eskimos – Tereciye tere satmak
- Bury your head in the sand – Devekuşu gibi kafasını kuma gömmek
- Let the dust settle – Ortalığın sakinleşmesini beklemek
- Clear as mud – Anlaşılmaz/Arapsaçı gibi
- As cold as stone – Buz gibi soğuk
- Between a rock and a hard place – İki arada bir derede kalmak
- Nip something in the bud – Yılanın başını küçükken ezmek/En başından engellemek
- Barking up the wrong tree – Olmayacak duaya âmin demek/Yanılmak
- Out of the woods – Düzlüğe çıkmak/Kritik safhayı atlatmak.
- Can’t see the forest for the trees – Ayrıntılar içinde boğulmak/Büyük resmi görememek
- To hold out an olive branch – Zeytin dalı uzatmak
- Beat around the bush – Lafı eveleyip gevelemek