Çevre Baskısından Kurtulmak İçin 4 Öneri!
Çevre Baskısından Kurtulmak İçin 4 Öneri! Pek çok kişi farklı türdeki baskılara maruz kalmıştır. Bu baskılar aile ya da çevre tarafından uygulanan baskılar veya kişinin kendi içsel yaşadığı psikolojik baskılar olabilir. İnsan hayatını etkileyen en büyük baskılardan biri de çevre baskısıdır.
Psikolojik savaş olarak tanımladığımız bu süreci olumlu bir şekilde ele alabilirsek, gerçekten güçlü bir karaktere sahip olduğumuzu gösterebiliriz. Ancak, baskı altında direnç gösterememek, özgüven eksikliği ve cesaret sorunları gibi pek çok sorunu içselleştirebileceğimiz anlamına gelir.
Çevre Baskısından Kurtulmak İçin 4 Öneri
1) Kulaklarımızı Olumsuz Görüşlere Kulaklarınızı Kapatmak
Bu durumu çevre baskısı olarak adlandırabiliriz. Özellikle akrabalarımız, komşularımız, diğer tanıdıklarımız, bilinçsizce üzerimizde baskı yaratabilirler. Örnek olarak, akrabalarımızdan biri sürekli olarak kendi çocuğunun başarıları ve kazandığı üniversite hakkında konuşursa, özellikle sınava hazırlık döneminde olan bir öğrenci için bu büyük bir stres kaynağı olabilir.
Çevremizden duyduğumuz olumsuz görüşler veya içimizde hissettiğimiz karamsar duygular, bizi yılgınlığa sürüklememeli. İşte burada, dışarıdan gelen “olumsuz” sesler yerine içimizdeki “kararlı ve olumlu” seslere kulak vererek baskılardan kurtulabiliriz. Kendimizi hedeflerimize odaklayarak ve tünelin sonundaki ışığa doğru kararlı adımlarla ilerleyerek, emin olun, sizi olumsuz yorumlarla baskı altına almaya çalışan kişilere en güçlü yanıtınız BAŞARI olacaktır.
2) Kendi Bildiğiniz Doğrulardan Vazgeçmemek
İnsanlar, yapabileceğiniz “değerli” şeyleri değersiz gibi göstermeye çalışabilirler. Bu durum bazen aile üyeleri tarafından bile yaşanabilir. Örneğin, annemizin “Öğretmen olup ne yapacaksın, atanma sorunu var, en iyisi sağlıkçı ol” veya babamızın “İstediğin meslekte para yok gibi görünüyor, doktorlar gibi kazanamazsın” gibi, iyimserlikle söylense de aslında düşünceleri kafa karıştırıcı ve hedefleri saptırıcıdır.
Bu tür baskılara sadece kendi kendimize verdiğimiz ve başarabileceğimize inandığımız kararlarla karşı koyabiliriz. Kendimize güven duyduğumuzda ve kararlarımızın arkasında durduğumuzda, başarı aslında çok uzak değildir. Her tereddüt, bir sonraki adımınız için büyük bir engel oluşturabilir, bu nedenle kararlı olmak önemlidir.
3) Gerektiği Zaman HAYIR Diyebilmek
Sizce duygusallık mı önceliklidir, yoksa gerçekçilik mi? Pek çok insana sorarsanız, gerçekçi olmak en sağlam seçenektir. Neden mi? Özellikle kritik anlarda sizi olayların içine çekmeye çalışan, işinizden saptırmaya çalışan arkadaşlarınız olabilir, hatta olmuştur. Örneğin, “Şimdi sınava çalışmak için erken, daha 1 hafta süremiz var. Gel oyun oynayalım” diyen bir arkadaş, sizi psikolojik olarak baskı altına alabilir.
Bu gibi durumlarda “HAYIR” demek, hem kendi değerlerinize sadık kalmak anlamına gelir hem de bu baskılardan kolayca kurtulmanıza yardımcı olur. Gerçekçilik, aslında bunu gerektirir. Olaylara duygusal tepki göstermekten kaçının. Arkadaşlarınızdan uzaklaşacağınızı, daha az arkadaşınız olacağını ve yalnız kalacağınızı düşünmeyin. Gerçek arkadaşlarınızı bu şekilde tanıyacaksınız, bu konuda emin olun.
4) Her Şeyi Severek Yapmak
Aile baskısı ya da çevre baskısı gibi etkenlerin yanı sıra, en tehlikeli baskının kendi içimizden geldiğini düşünmeliyiz. Zaman içinde stres kaynağı haline gelebilen bu içsel baskı, insanların işlerine olan ilgilerini kaybetmelerine, verimlerinin düşmesine ve hatta işlerini tamamen bırakma noktasına gelmelerine neden olabilir. Örneğin, “Yarın yine matematik dersi mi var? Bu ders beni gerçekten sıktı.” diyen bir öğrenci için matematik dersi sürekli olarak sıkıcı olacaktır ve ders sırasında zaman onun için çok yavaş akacaktır.
Pazartesi sendromu, hepimizin tanıdığı bir olgu. Pazar gününün öğleden sonrasından itibaren pazartesi gününü olumsuz bir şekilde düşünmeye başlarsak, haftanın başlangıcı için olumsuz bir zemin hazırlarız. Peki, bu içsel baskıyı nasıl yok edebiliriz? Cevap aslında çok basit: İşimizi severek yaparak.
Alışveriş merkezinde dolaşırken keyif aldığımız gibi, lunaparkta eğlencenin tadını çıkardığımızda olduğu gibi, sorumluluklarımızı yerine getirdikten sonra da aynı hazza ulaşmalıyız. Korkularımızın üstesinden gelmeye cesaret eder, görevlerimizi kabul eder ve onları severek yaparsak, zaman içinde içimizde biriktirdiğimiz isteksizlik ve baskı yerini mutluluğa ve daha fazla bağlanmaya bırakacaktır.