Tanrıların Savaşı “Truva Savaşı”
Merhaba arkadaşlar bugün size dün şurada anlattığım hikayenin devamında neler yaşandığını anlatacağım yani truva savaşının nasıl başladığını.Bu arada bir önceki yazımda da belirttiğim gibi bu yazımı da anlamak için temel bir mitoloji bilgisi gerekli ona da şuradan ulaşabilirsiniz.
Truva prensi Paris hakkında ki kehanet
Paris truva kralı Priam ile eşi Hekabe’nin çocuğudur. Hekabe Paris’e hamile iken bir rüya görür. Rüyasında bir çocuk yerine bir meşale doğurduğunu ve bu meşalenin truvayı yaktığını görür. Bu rüyayı yorumlayan kahinler doğacak çocuğun ilerde truvanın yıkılışına yol açacağını söyleyerek(ileri görüşlü insan diye buna denir) Paris’in doğar doğmaz öldürülmesini ister ve kral bunu kabul eder(ideal baba işte bu).
Ama Paris’i öldürmek için görevlendirilen abimiz ona acır ve alır bebeği İda dağına bırakır. Tarkan misali hayvanlar tarafından büyütülen Paris, sonradan insan arasına karışarak çoban olur. Bir gün 3 büyük tanrıça Zeus’un emriyle aralarında ki güzellik yarışmasına kendisini jüri yapar. Paris abimiz Afrodit i seçip diğerlerine “bizımle değilsın” diyince Athena ve Hera ablamız Parise düşman olurlar
Paylaşılamayan güzellik ;HELEN
Güzel kadın konusunda evli bekar, hısım akraba dinlemeyen Zeus abimiz ile güzeller güzeli Leda’nın biricik kızı helen… Bu ablamızın küçüklükten beri takıntılı fanları, her sokağa çıktığında parmakla göstererek “bak Helen geçiyor diyen hayranları vardır. Daha 10 yaşındayken takıntılı fanları tarafından kaçırılan sonra zar zor kurtarılan Helen evlilik çağına geldiği zaman dünyanın her tarafından talipleri çıkar.
Tabi kızın babası çok zor durumda kalır; kızın bütün talipleri kral, kızı kime verse diğeri savaş çıkartacak. Talipler arasında kurnaz Odysseus abimiz de var(onun da hikayesini bir sonraki yazı da anlatacağım.). Odysseus bakmış böyle olmayacak kızın kuzenini alır. Ama Helen mevzusunun çok karışacağını görünce babasına şöyle bir fikir verir: kiminle evleneceğine Helen karar versin ve Helen kimi seçerse diğer talipler ona saygı duysun ve onu koruyacaklarına söz versin. Herkes bunu kabul eder. Helen Mykene kralı Agememnon’un kardeşi Menelaus’u seçer ve evlenirler.
Şimdi asıl hikayeye gelelim. Afrodit dünyanın en güzel kızını ona aşık edeğini vaat edince Paris kısmetine aramak için yola koyulur. Bu sırada gerçek kimliği açığa çıkar ve Paris bazı itirazlara rağmen truva ya bir prens olarak geri döner. Babasının torpiliyle diplomatik pasaportu cebine koyan Paris sürekli seyahatlere çıkar. Bir çok ülkeye seyahat eden Paris, aradığını Menelaus’un ülkesi Sparta da bulur: Sparta kraliçesi Helen. Paris ilk görüşte aşık olur Helen e . Afrodit te verdiği sözü tutarak dünyanın en güzel kızı Helen’i Paris’e aşık eder. Gizli gizli buluşmalardan sonra anlaşırlar ve Paris Helen’i kaçırır
İşte bütün savaş bundan sonra başlar. Bunu duyan yunanlı krallar yani Helen’in kocasını korumak için söz veren herkes truva ile savaşmak için Menelaus’un abisi mykene kralı Agememnon’un komutasında o güne kadar kurulmuş en büyük yunan ordusuna katılır. Sadece bir kadının ihaneti için savaşmak istemeyen Odysseus ve kahinler tarafından savaşa katılmazsa savaş kaybedilecek denilen neredeyse ölümsüz Akhilleus sorun çıkarsa da onlar da ikna edilir.
Yeri gelmişken anlatayım Akhilleus’un annesi thetis adında bir su perisi. Zeus önceleri göz diktiği sonra ondan doğacak çocukların babalarından daha güçlü olacağı kehanetini duyunca Myrmidon’ların kralı Peleus ile evlenmesini emrettiği thetis ablamız çocuğunun bir ölümlü olmasını istemediği için Akhilleus abimizi topuklarından tutarak Hades’teki Styks nehrine sokar. Bu yüzden Akhilleus abimiz annesinin onu tuttuğu topukları dışında hiç bir yerden yara almıyor.
Bazı sorunlar ve yanlış anlaşılmalar yüzünden yunan ordusu truva ya 8 yılda ulaşır. Poseidon’un oğlu kyknos truvalıları korumak için ordusu ile kıyıya geldiyse bile poseidon oğlunu Akhilleus’un elinden son anda kurtarır. Ve yunan ordusu Akhilleus sayesinde karaya ulaşır ve kıyıya yerleşirler. Hektor komutasında ki truvalılar bir kaç baskın yapsalar da Akhilleus bu baskınları savuşturmayı başarır. Ardından truva ordusu uzunca bir süre şehirden ayrılmadığı için yunan ordusu bu süre içinde çevredeki kentleri yağmalamaya başlar. Agememnon’un , Akhilleus’un bu yağmalar sırasında esir edip, sevdiği briseis i zorla elinden almasına kızınca savaştan çekilir.
Yunan tarafında Poseidon, Athena, Hera, Hermes ve Hepaistos Truva tarafında da Apollon, Ares, Artemis,Leto ve Skamender’in bulunduğu savaş çok kanlı geçmektedir. Hektor’un Akhilleus’un arkadaşı Patroklos’u öldürmesi ile ve Agememnon’un briseus i geri vermesiyle Akhilleus savaşa geri döner. Akhilleus un savaşa girmesi ve Athena nın yardımı ile Ares ‘in yara alıp çekilmesi ile truva ordusu şehre geri çekilir sadece Hektor dışarda kalır. Zeus un emri ile tanrılar geri çekilince Akhilleus Hektor’u öldürür.
Truva ordusu çok büyük bir yara almıştır. Hektor’un yası için savaşa verilen ara bitipte savaş tekrar başladığında Paris in attığı zehirli ok oğlunu öldürdüğü için akhilleus’a kızgın olan Apollon’un yönlendirmesi ile akhilleus’un yara alabildiği tek yer olan bugün tıpçıların adına aşil tendonu dediği yere isabet edince akhilleus ta ölür.
Bunun üzerinden yurtlarından 10 yıldır uzakta olan ve savaşmaktan yorulan yunan ordusunun aklına farklı bir fikir gelir. Kurnaz odysseus öncelikle truva şehrine girip şehirde ki mabedde şehri koruduğuna inanılan ve elinde kılıç tutan Athena heykelini(Palladium) çalmak ister ama şehire girdiğinde Helen onu görür. Düşündüğünün aksine Paris kalbine yediği bir okla öldükten sonra Paris’in kardeşi Deiphobos’la evlendirilen Helen Sparta yı ve Menelaus’u çok özlediğini söyleyerek onun mabede girmesine sonra da şehirden kaçmasına yardımcı olur.
Odysseus un palladium u çalmakta ki amacı truvalıların yeni bir koruyucuya ihtiyaç duymalarını sağlamaktır. Heykeli çaldıktan sonra çok büyük bir tahta at yaptırır ve askerlerin bir kısımı bu atın içine saklanır.Ordunun geri kalanı gemilerine binip gidiyormuş süsü vermek için biraz uzaklaşıp saklanırlar . Tahta atın yanına sadece 1 asker bırakırlar.
Sabah kalktıklarında bütün yunun ordusunun gittiğini gören truvalılar sahile geldiklerinde bu devasa tahta at ile karşılaşırlar . Atın yanında ki asker bunun eve sapasağlam ulaşmak için athenaya adanmış bir hediye olduğunu ve yunan ordusunun kendisini kurban etmek istediklerini ve ellerinden zor kaçtığını anlatır. İtirazlara rağmen palladiumu kaybettikleri için şehrin korunmasız kaldığını düşünen priam Athenaya adanmış bu hediyeyi şehre getirtir.Gece olup karanlık çöktüğünde atta ki askerler dışarı çıkıp truvanın kapılarını yunan ordusuna açarak şehri yerle bir ederler.