Neden Ağrı Hissederiz?
Ağrının Tarihi Ve Gelişimi
Ağrı tarihinin en şaşırtıcı gerçeklerinden bir tanesi, 1800’de nitroz oksitini keşfeden Humphry Davy’den sonra bir veya iki nesil cerrahın, anestezinin diş hekimliği ve cerrahideki olası kullanımını göz ardı etmiş olmasıdır. “Kloroform (1840’larda) ortaya çıktığında, ağrıyı dindirdiği için ahlak dışı olmakla eleştiriye uğradı” diyor, The Oxford Companion to the Body. “Ağrı fiziksel bir bozukluk olarak değil, evrenin bir parçası olarak algılanıyordu.”
“Ağrıkesici” adını alan ilk ilaç, 1853’te piyasaya sürüldü. Günümüzde bedenimizde beliren ağrıyı düşününce, ağrı kesici öncesindeki dünyayı hayal etmek gerçekten çok zor. Çocukluğu, 190’lı yılların sonuna denk gelen biri, kimi zaman ağrı kesici verilmeden dişerini oydurduğu olmuştur. Şimdilerde ise hekim tarafından ele alınan iğne hiç geri çevrilmez. Peki beden mi bir yetişkin olarak ağrıya karşı daha duyarlı hale geldi, yoksa bilimsel aşamalar mı yaşamın ağrısız olması gerektiğine bizleri ikna etti?
Acılı Acısız İncinme
Ağrı ile birlikte acı hali hiç şüphesiz doktorların en sık karşılaştığı şikayetlerin başında gelir. Ama fazlasıyla öznel olduğu için, ölçümü ve derecelendirmesi oldukça zordur. Doktorlar uzunca bir süre hatalı bir şekilde acıya yalnızca incinmeden kaynaklanan bir kendini koruma mekanizması olarak yaklaştılar. Örneğin, dirseğinizi sert bir cisme çarptığınızda ortaya çıkan acı, size bir daha aynı veya benzer bir yere o şiddette ve dikkatsizlikte çarpmamanızı anımsatır.
Ancak, incinmenin çoğu zaman acısız, acının da incinmesiz gerçekleşebileceğini artık biliyoruz. Fizyolog Ronald Melzack ile Patrick Wall’un, The Challenge of Pain (Ağrının Meydan Okuması) adlı kitapta da sordukları gibi, “Neden acı ve incinme her zaman birbiriyle ilintili değildir?”
Narkotik ilaçlara yönelik bir çalışma için geliştirilmiş olan (Yukarıdaki) anketi yanıtlayan hastalara, yirmi farklı sözcük grubunu kullanarak, ağrılarını tanımlamaları istendi. Her sözcüğe grup içerisinde bir değer atanmıştı ve değerlerin tek tek toplamı “ağrı derecelendirme endeksi”ni (PRI) oluşturuyordu. Bunun yanına bir de 0 (ağrı yok) ile 5 (“katlanılmaz derecede”) arası bir ölçeği temel alan, “şu anki yoğunluğu” (PPI) bilgisi ekleniyordu.
Anket ölümcül olmayan kanserden, diş ağrısına dek değişen sekiz hastalık belirtisine sahip kişilere yapıldığında, istatistiksel analizler, “her ağrı türünün farklı sözcük gruplarıyla tanımlanan, kendilerine özgü nitelikleri olduğunu” ortaya koydu (Melzack ve Wall). Örneğin, diş ağrısı için “zonklama” ve doğum sancısı için “kramp” gibi. PRI’lar 41’den (parmağın ameliyatla kesilmesi) 26’ya (ölümcül olmayan kanser) ve 16’ya (basit burkulma) kadar değişiklik gösteriyordu.