Kompulsif Biriktirme Hastalığı (Dispozofobi) Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Neler?
Kompulsif biriktirme hastalığı, halk arasında istifçilik olarak bilinir. Genellikle değeri olmayan eski eşyaların atılmayıp biriktirilmesi şeklinde tanımlanır. Psikoloji literatüründe dispozofobi olarak adlandırılan bu rahatsızlık, bireylerin belirli eşyalarını gelecekte ihtiyaç duyabilecekleri düşüncesiyle saklamalarına yol açar.
Bu durum, koleksiyonerlikten farklı bir boyutta olup genellikle bireylerin evlerini, iş yerlerini ya da yaşadıkları ortamı kullanılamaz hale getirebilecek düzeydedir. Koleksiyonerlerin belli bir düzeni vardır. Fakat bu hastalığı yaşayan kişilerde düzen ya da tertip yoktur.
Kompulsif Biriktirme Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Günümüzde nüfusun en az %3’ünü etkileyen dispozofobi hastalığı, bir obsesif kompulsif bozukluk (OKB) türü olarak bilinir. Bu sorun genellikle gizli tutulduğu için kesin bir istatistik vermek zordur, ancak bireyler neredeyse her türden şeyi biriktirme eğilimindedir. Hastaların özellikle fazla biriktirdiği öğeler arasında kağıt, gazete, plastik eşyalar, eski ev araç gereçleri, giyim eşyaları ve poşetler bulunmaktadır. Ayrıca, bu biriktirme takıntısıyla birlikte, bu kişilerde çeşitli kişilik bozuklukları da görülebilmektedir.
Biriktirme takıntısının belirtilerine odaklandığımızda, bu durum gerekli ya da gereksiz birçok şeyi atlamayıp biriktirme eğilimini içerir. Birey, topladığı eşyaları kesinlikle atmama konusunda kararlıdır. Bu eşyaların atılma girişiminde bulunan birine karşı öfkelenme tepkisi de sıkça görülebilir. Ayrıca, bu takıntılı biriktirme durumu, yüksek düzeyde rahatsızlık ve kaygıya neden olabilir. Sosyal yaşam içinde tuhaf davranışlar sergileme eğilimi de dikkat çeken bir belirtidir.
Biriktirilen eşyalar arasında herhangi bir ortak nokta olmaması da sıkça gözlemlenen bir durumdur. Tüm bu belirtilerin yanı sıra, bireyin kontrolsüz bir şekilde istifleme yaparak ev veya iş yerindeki hareket alanını kısıtlaması da biriktirme hastalığının bir göstergesi olabilir. Yatak odasından banyoya kadar her alanda istiflenmiş eşyaların bulunması, bu hastalığın belirtilerinden biri olarak kabul edilebilir.
Kompulsif Biriktirme Hastalığı Nasıl Atlatılır?
Çeşitli obsesif kompülsif bozukluk türlerinden kurtulmak mümkündür. Ancak, bireyin kendi çabalarıyla veya kendiliğinden geçmesi mümkün olmayan bu psikolojik sorun, yalnızca uzman kontrolünde gerçekleştirilen tedavi ile atlatılabilir.
Biriktirme ve benzeri obsesif kompülsif bozukluklarla mücadelede, genellikle bilişsel davranışçı terapi yöntemleri daha etkili olmaktadır. İlaç tedavisi, takıntılı hastalıklara karşı etkili olmayabilir.
Diğer yandan, biriktirme hastalığı bireyin yaşamını, aile ilişkilerini ve benzeri durumları olumsuz bir şekilde etkilediğinde, tedavi kaçınılmaz hale gelir. Takıntılı hastalıklara sahip bireyler genellikle kendi istekleriyle tedaviye başvurmazlar ve bu noktada aile desteği önemli bir rol oynar. Bu, genellikle hastalığın farkında olmamalarından kaynaklanır.
Kompulsif Biriktirme Hastalığı Tedavisi
Biriktirme bozukluklarının tedavisi zorlu olabilir. Ancak imkansız değildir. Psikoterapi, bu sorunun üstesinden gelmede oldukça etkili bir yöntemdir. Ancak biriktirme sorunu yaşayan bireyler arasında, tedaviye yönelik arayışın zayıf olması genellikle büyük bir engel teşkil eder.
Çünkü birçok kişi, sık sık biriktirme alışkanlığına sahip olmalarına rağmen, bu durumu bir sorun olarak algılamazlar. Bu bireylerin, biriktirme bozukluğunun kendi yaşamları üzerinde veya başkalarının hayatları üzerinde nasıl bir etkisi olduğuna dair sınırlı bir farkındalığı vardır. Bu durumu kendi normalleştirebilirler.
Bazı insanların farkındalık seviyeleri daha yüksek olabilir; sorunlarının farkına varabilirler. Ancak, aşırı derecede utanç, aşağılanma veya suçluluk duyguları nedeniyle yardım talebinde bulunmaktan kaçınabilirler. İstifçilikle başa çıkmak adına bir kişiyi yardım almaya teşvik etmek son derece önemlidir, çünkü nesneleri atmada yaşadıkları zorluklar yaşamlarını büyük ölçüde etkileyebilir.
Bu durum, yalnızlık ve ruh sağlığı sorunlarının yanı sıra sağlık ve güvenlik riskleri de oluşturabilir. Eğer üstesinden gelinmezse, muhtemelen kendiliğinden geçmeyecektir.