Robert Oppenheimer Kimdir?
Tam adı: Julius Robert Oppenheimer
Doğum tarihi: 22 Nisan 1904
Doğum yeri: New York / ABD
Ölüm Tarihi: 18 Şubat 1967
Ölüm Yeri:Princeton, New Jersey / Amerika Birleşik Devletleri
Boyu: 178
Burcu: Boğa
Ailesi: Ella Friedman(annesi), Julius Seligmann Oppenheimer (babası), Frank Oppenheimer (kardeşi),
Eşi: Katherine “Kitty” Puening
Çocuk (ları): Peter Oppenheimer, Katherine Oppenheimer
Mesleği: Teorik Fizikçi / Bilim İnsanı
Aktif Yılları: 1927 -1954
Hakkında
Robert Oppeneimer 22 Nisan 1904 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrinde dünyaya geldi. Annesi Ella Friedman ressam ve babası Julius Seligmann Oppenheimer başarılı bir tekstil ithalatçısıydı. Erkek kardeşi Frank ise kendisi gibi fizikçiydi.
Ailesi aşırı dindar bir aile değildi. Babasının mesleğinde oldukça başarılıydı ve bu yüzden Robert Oppenheimer oldukça varlıklı bir ailede büyüme fırsatı yakalamıştı. Ancak yakın çevresi tarafından varlıklı bir aileye sahip olmasına rağmen asla şımarık olmayan bir çocuk olarak tanımlanmaktaydı.
Ünlü bilim adamı henüz oldukça küçükken zekasıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Çocukluk dönemlerine tanıklık eden arkadaşları ünlü fizikçinin daha o yaşlarda diğer çocuklardan farklı olduğunu söylüyor. Diğer çocukların aksine Robert Oppenheimer sporla ilgilenmek yerine daha bilimsel ve entelektüel konulara kafa yoruyordu. Bu durum erken dönemde arkadaş çevresi tarafından dışlanmasına da sebep olmuştu.
Çocuk denilebilecek yaşlarda felsefe konulu metinleri Latince ve Yunanca asıllarından okuyabilecek dil yeteneğine sahipti. O dönemlerde özellikle mineralojiye oldukça büyük ilgi duyuyordu. Bu ilgisi nedeniyle sıklıkla New York Mineraloji Kulübü’ne çeşitli mektuplar gönderiyordu.
Yazdığı mektuplar kulüp tarafından oldukça ilgiyle karşılanmıştı. Mektupları yetişkin birinin yazdığını düşünen kulüp yetkilileri daha sonra adını geniş kitlelere duyuracak olan ünlü fizikçiyi sunuma davet etmişti.
Erken dönemden itibaren kendini gösteren yetenekleri ve dehası kariyerinin ilerleyen dönemlerdeki başarısının habercisi niteliğindeydi. Pek çok alanda önemli çalışmalara imza atmış olan ünlü fizikçinin dünya tarihine geçen esas buluşu ise atom bombası oldu.
Atom bombası keşfi ile hayatı çeşitli kitap ve dizilere konu oldu. Özellikle 2023 yılında vizyona giren Oppenheimer filmi ile ünlü fizikçi tekrar pek çok kişinin ilgi odağı olmayı başardı.
Robert Oppenheimer Eğitim Hayatı
Robert Oppenheimer eğitim hayatına ilk olarak Alcuin Hazırlık Okulu’nda başladı. Ancak daha sonrasında babasının da bağlı olduğu bir topluluk olan Etik Kültür Topluluğu Okulu’nda eğitim hayatına devam etti. Çok yönlü kişiliği ve dehasıyla okulda dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.
Özellikle Fransız ve İngiliz edebiyatına karşı ilgi duymaktaydı. Bunun yanı sıra bilime karşı tutkusu da bu dönemlerde başlamıştı. Mineralleri inceleyen bilim dalı olan mineralojiye karşı büyük ilgi duymaktaydı ve bu alanla ilgili sürekli araştırmalar yapıyordu.
Üç ve dördüncü sınıf eğitimlerini bir yıl içerisinde bitirdi. Benzer şekilde sekizinci sınıf eğitimini de yarım dönem gibi kısa bir sürede tamamlamayı başardı. Okulun son dönemlerinde ise kimya alanına ilgi duymaya başladı.
Ortaöğretim eğitimi sonrasında üniversiteye başlamayı planlıyordu. Ancak bir aile gezisi sırasında kolit atağı geçirdi. Bunun sonucu olarak bir sene boyunca okuldan uzak kalmak zorunda kaldı. Bir senelik süreci New Mexico’da geçirdi. Bu süreçte daha çok at binmeye vakit ayırdı.
18 yaşına geldiğinde ise üniversite hayatına başladı. Ortaöğretimin son dönemlerinde ilgi duymaya başladığı kimya alanında eğitimine devam etti. Üniversitesi eğitimini dünyaca ünlü Harvard Üniversitesi’nde tamamladı.
Diğer bir yandan Harvard Üniversitesi öğrencilerine edebiyat, tarih, matematik ve felsefe gibi alanlarda da dersleri zorunlu kılıyordu. Hastalığı nedeniyle eğitim hayatına geç başlayan Robert Oppenheimer diğer öğrencilerin aksine her dönem dört ders yerine altı ders alarak üniversiteyi başarıyla bitirdi.
Aynı dönemlerde okulun lisans onur topluluğu olan Phi Beta Kappa topluluğuna kabul aldı. Bu toplulukta fizik alanında yüksek lisans derecesine yükseldi. Toplulukta aldığı derece sayesinde ileri düzey dersleri alırken temel dersleri atlama şansına sahip oldu.
Fizik alanına ilgi duyması ise bu dönemlerde başladı. Dönemin ünlü fizikçilerinden olan Percy Bridgman’in verdiği termodinamik dersini aldı. Termodinamik dersini almasıyla birlikte deneysel fiziğe karşı ilgi duymaya başladı. 1925 yılına gelindiğinde ise Harvard Üniversitesi’nden Bachelor of Arts derecesinde mezun olmayı başardı.
Üniversite eğitimini tüm ders yoğunluğuna rağmen 3 yıl gibi kısa bir sürede tamamlayan Robert Oppenheimer bu başarısıyla gelecekte gerçekleştireceği önemli çalışmaların da sinyallerini vermeye başladı.
Robert Oppenheimer Kariyerinin İlk Yılları
Robert Oppenheimer 1924 yılında Cambridge Christ Collage tarafından kabul aldı. Buraya kabul aldıktan sonra dönemin ünlü deneysel fizikçilerinden olan Rutherford’a Cavendish Laboratuvarı’nda çalışmak için izin istediği bir mektup yazdı.
Ancak bu isteğini Percy Bridgman kabul etmedi. Oppenheimer’ın deneysel fizikte başarısız olduğunu düşünen Bridgman teorik fiziğe yönelmesini tavsiye ediyordu. Nitekim Rutherford’a gönderdiği tavsiye mektubunda da bu görüşünü açıkça belirtti.
Robert Oppenheimer tarafından yazılan niyet mektubu Rutherford’un ilgisini çekmedi. Ancak yine de genç fizikçi Cambridge’e gitti. Burada, daha sonraları çağdaş fiziğin kurucusu olarak kabul edilecek olan J.J Thomson tarafından temel bir laboratuvar kursunu bitirmesi şartıyla çalışmalara kabul edildi.
Robert Oppenheimer hayatı boyunca sadece bilimle ilgilendi. Bunun yanı sıra eşsiz bir zekaya sahipti. Bu durum onu kariyer hayatında her ne kadar ileri bir noktaya getiriyor olsa da kişisel yaşantısında mutsuzluğa sürüklüyordu. Psikolojik anlamda yaşadığı sıkıntıların dışa vurumu Cambridge’de bulunduğu dönemlerde ortaya çıktı.
Laboratuvar konusunda Bridgman’in de dediği gibi başarısız olan Robert Oppenheimer bu durumdan dolayı derin bir mutsuzluğa sürüklenmişti. Cambridge yılları depresyon ve bunalımla geçerken ilerleyen dönemlerde adını alacağı Nobel ödülüyle duyuracak olan Patrick Blackett ile yaşadığı olay psikolojisinde meydana gelen bozulmaların ilk habercisi oldu.
Patrick Blackett, Oppenheimer’ın hocalarından bir tanesiydi. Aralarında oldukça düşmanca bir ilişki vardı. Bu durum Oppenheimer’ın kafasında ilerleyen boyutlara ulaşmıştı. Hocasını öldürmek için masasına zehre bulanmış bir elma bıraktı. Ancak elma kimse tarafından yenmedi. Daha sonrasında genç fizikçi suçunu itiraf etti.
Genç fizikçinin ailesi bu olayı öğrenince üniversitede bulunan yetkilileri herhangi bir suç duyurusunda bulunmamaları konusunda ikna etmeyi başardı. Benzer şekilde okuldan atılması da engellendi. Ancak gözetim altına alınmasına karar verildi ve düzenli olarak psikiyatri seanslarına gitmeye başladı.
İçinde bulunduğu bunalım daha sonrasında yakın arkadaşına karşı gerçekleştirdiği bir saldırıyla daha kendini gösterdi. Oppenheimer’in oldukça yakın arkadaşı olan Francis Fregusson, genç fizikçiyi biraz olsun içinde bulunduğu depresif ruh halinden çıkarabilmek için kız arkadaşına evlenme teklif edeceğini söyledi.
Ancak Fregusson tebrikle karşılaşmayı beklerken aldığı cevap ünlü fizikçinin kendisini boğmaya çalışması oldu. Bagaj kayışıyla arkadaşını boğmaya çalıştı. Ancak kısa bir boğuşmanın ardından Fregusson bu saldırı girişiminden kurtulmayı başardı. Oppenheimer ise bu girişimin ardından yere düştü ve ağlamaya başladı.
Üst üste meydana gelen bu problemler sonrası psikiyatrist genç adamdan ümidi kesti. Kendisinin hiçbir şekilde düzelemeyeceğini düşünerek tedavisini yarıda bıraktı. Ancak psikiyatristin yarı yolda bıraktığı Robert Oppenheimer tedaviyi yine kitaplarda buldu.
Kendisi hakkında yazılan kitaplardan bir tanesinde Korsika gezintisi sırasında Marcel Proust tarafından yazılmış olan Kayıp Zamanın İzinde isimli kitabı okudu. Kitapla kendini büyük ölçüde bağdaştıran Robert Oppenheimer hayatı hakkında kafasını kemiren kaygılarından biraz olsun arınmayı başardı.
Robert Openheimer Akademik Çalışmaları
Robert Openheimer toparlanma sürecinin ardından 1926 yılında İngiltere’ye geri dönüş yaptı. Aynı yıl içerisinde bağlı çalıştığı Cambridge Üniversitesi’nden ayrıldı. Kuantum mekaniğinin gelişiminde önemli rol oynayan Max Born’un da yer aldığı Göttingen Üniversitesi’ne geçiş yaptı ve bu üniversitede Max Born’un öğrencisi olarak çalıştı.
1927 yılına kadar burada çalışmalarını sürdürdü. Max Born’la birlikte özellikle kuantum mekaniği üzerine çalışmalar gerçekleştirdiler. Burada yer aldığı süre boyunca Oppenheimer çok sayıda makale yayınladı. En önemli çalışması ise Born-Oppenheimer yaklaşımı isimli Max Born’la ortak hazırladığı makale oldu. Yayınlanan makale o dönem büyük ses getirdi.
1927 yılının Eylül ayına gelindiğinde Robert Oppenheimer Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü Caltech’ten burs kazandı. Ama aynı zamanda Birdgman kendisinin Harvard’a geri dönmesini istiyordu. Bu nedenle kazandığı bursun bir yılını Caltech’te, bir yılını ise Harvard’da geçireceği şekilde anlaşma yapıldı.
Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde çalışırken Linus Pauling ile oldukça yakın ilişkiler kurdu. İkili birlikte kimyasal bağın doğası hakkında çeşitli çalışmalar gerçekleştirdi. Ancak çalışmaları Oppenheimer’ın Linus Pauling’in eşine teklif ettiği kaçamak nedeniyle son buldu.
1928 yılına gelindiğinde ise Hollanda’da bulunan Leiden Üniversitesi’ne kuantum mekaniği hakkında çalışmalar gerçekleştiren Paul Erhenfet’i ziyaret etmeye gitti. Erhenfest’in enstitüsüne gerçekleştirdiği ziyaretin ardından dil konusunda çok az tecrübeye sahip olmasına rağmen oldukça başarılı bir şekilde Hollandaca dersler verdi.
1929 yılının ilk dönemlerinde ise Zürih’te bulunan İsviçre Federal Enstitüsü’ne gitti ve burada Wolfgang Pauli ile birlikte çalışmaya başladı. Özellikle sürekli spektrum ve kuantum mekaniği gibi konular üzerinde çalıştılar. Bir süre burada bulunduktan sonra ABD’ye geri dönüş yaptı.
ABD’ye döndüğünde çok sayıda yerden kendisine teklif geldi. Bu teklifler arasından Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü ve Berkeley’de bulunan Kaliforniya Üniversitesi’ni seçti. Her iki üniversitede aynı anda fizik alanında doçent olarak görev aldı. 1929 yılında doçent olarak başlayan kariyeri yaklaşık 13 yıl boyunca bu iki üniversitede geçti.
Üniversitede eğitim verdiği süre boyunca daha sonraları adını dünyaya duyurmayı başaran çok sayıda bilim adamı yetiştirdi. Aynı zamanda çoğunluğu öğrencileriyle olmak üzere çok sayıda akademik makale ve bilimsel çalışmalar gerçekleştirdi.
Robert Oppenheimer Manhattan Projesi
Robert Oppenheimer hayatı boyunca fiziğe karşı büyük ilgi duydu. Bu büyük ilgisini gerçekleştirdiği çalışmalar ve yazdığı akademik makalelerle pekiştirmeyi başardı. Ancak esas dönüm noktası Manhattan Projesi ile oldu.
İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi devletler arası dengelerin büyük oranda değişmesine neden oldu. Bu nedenle başta ABD olmak üzere savaşa giren devletler yeni silahlar ve yeni teknolojiler denemeye başladı. ABD’nin bu anlamdaki denemesi ise atom bombası oldu.
1942 yılında ABD tarafından Los Alamos isimli laboratuvarda atom bombasının keşfine dair çalışmalar başlattı. Bu çalışmaların başına ise Robert Oppenheimer getirildi. Burada çok sayıda başarılı bilim adamıyla birlikte çalışmalar gerçekleştirdi ve nihayetinde atom bombasını icat etmeyi başardı.
Atom bombasının icadı sonrasındaki ilk deneme New Mexico yakınlarında bulunan bir arazide gerçekleştirildi. Trinity ismi verilen ilk denem aynı zamanda icat edilmiş ilk nükleer silahın da denemesi olmuştu. Testin başarılı bir şekilde tamamlanmasından sonra Robert Oppenheimer “Şimdi ben ölüm oldum…” diyerek Hiroşima ve Nagazaki’de meydana gelecek yıkımın da bir nevi habercisi olmuştu.
6 Ağustos 1945 yılına gelindiğinde ise Robert Openheimer tarafından icat edilen atom bombası Hiroşima ve Nagazaki bölgelerine atılarak büyük bir yıkıma sebep oldu.
Robert Oppenheimer Son Dönemleri
Manhattan Projesi sonrasında ünlü fizikçi dönemin başkanı olan Harry Truman tarafından Madel for Merit madalyası ile ödüllendirildi. İlerleyen dönemlerde ise Atomik Enerji Komisyonu Tavsiye Komitesi’de başkan olarak görevlendirildi.
Burada görev yaptığı 1949 yılında hidrojen bombasını geliştirmek üzere çalışmalar yapan Edward Teller ile büyük problem yaşadı. Robert Oppenheimer atom bombasını icat etmesine rağmen hidrojen bombasının icadına karşı çıkıyordu. Hidrojen bombasının büyük bir soykırıma neden olacağını savundu.
O dönemlerde başta Enrico Fermi olmak üzere önemli bilim adamlarıyla hidrojen bombasının icadına karşı çıkacak faaliyetler yürüttü. Bilhassa Manhattan Projesi kapsamında çalışan bilim adamları bu faaliyetlere büyük destek verdi. Ancak Robert Oppenheimer ne kadar çabalasa da hidrojen bombasının çalışmalarına engel olamadı.
1953 yılına gelindiğinde ise komünist olmakla suçlandı. Suçsuzluğu ispatlandı ancak dönemin başkanı Dwight Davis Eisenhower askeri sırlarının kendisine yasaklanmasına karar verdi. Bunun yanı sıra komite başkanlığı görevinden de alındı.
Hayatını bilime adayan Robert Oppenheimer sigara tiryakisi olmasıyla bilinmekteydi. Nitekim bu bağımlılığı ilerleyen dönemlerde gırtlak kanserine yakalanmasına neden oldu. 18 Şubat 1967 tarihinde gırtlak kanseri nedeniyle New Jersey’de hayata gözlerini yumdu.
Öldüğünde 63 yaşında olan Rober Oppenheimer hayatı boyunca gerçekleştirdiği çalışmalar ve özellikle de Manhattan Projesi nedeniyle günümüzde hala adından söz ettirmeyi başarıyor. Her ne kadar atom bombasının icadıyla büyük bir katliamı tetiklemiş olsa da gerçekleştirdiği çalışmalarla bilime katkısı yadsınamaz.