Hamilelik Dönemindeki Psikolojik Değişimler
Kadına ait yumurta hücresinin ve erkeğe ait olan spermin, döllenip rahime yerleşmesiyle başlayan mucizevi sürece hamilelik adı verilmektedir. Özellikle de planlanmış bir gebelik, başta anne ve baba adayı olmak üzere tüm aile fertlerine mutluluk getirmektedir. Yeni bir canın dünyaya geleceği haberi, çoğu zaman yepyeni umutları, sevinçleri ve hayalleri de beraberinde getirmektedir. Bu sayede ebeveynin hayatla olan bağı güçlenmektedir.
Planlanmadan oluşan gebelikler ise genellikle şaşkınlık yaratmasının yanı sıra kaygıyı arttırmaktadır. Burada anne adayı başta olmak üzere, tüm ailede; kurulması gereken yeni bir düzenin zorluğu, geleceğe dair endişeler, konfor alanının dışına çıkacak olmanın verdiği gerginlik hakimiyet sürebilmektedir. Bu nedenle aile planlaması konusunda oldukça özenli ve hassas olmak gerekmektedir.
Hamilelik ve Ruhsal Süreç
Hiç şüphesiz ki hamilelik bir kadının yaşayacağı en kıymetli, mucizelerle dolu ve benzersiz deneyimlerin başında yer almaktadır. Bu süreçte yaşanan fiziksel değişimlerin yanı sıra psikolojik olarak da pek çok farklılık gözlemlenmektedir. Gebelik dönemi üç aşamadan oluşmaktadır. Buna göre; her üç aylık periyoda ”trimester” adı verilmektedir. 1-3 ay arası birinci trimester, 3-6 ay arası ikinci trimester ve 6-9 ay arasındaki periyot ise üçüncü trimester şeklinde adlandırılmaktadır.
Birinci trimesterda hamilelik belirtileri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar ve gebeliğin tespiti sıklıkla bu dönemde yapılır. Bu süreç anne adayının vücudunda ve hayatında oluşacak yeniliklerle ilgili araştırmalar yaptığı, kimi zaman kaygı, kimi zaman ise heyecan duyduğu alışma dönemini içerir. Gebelik hormonu diye adlandırılan progesteron ve östrojen gibi hormonlarda yaşanan artışlar, yeni bir duygusal değişim sürecinin de kapılarını aralamaya başlar. Bu değişimler şöyle sıralanabilir;
- Geleceğe dair planların sıklaşması ve endişeli yaklaşımlar
- Sık sık ürkütücü rüyalar görmek (bilinçaltının yansımaları)
- Bir anda gelen ağlama krizleri veya ani öfkelenmelerin ardından gülmek (değişken duygu durumu)
- Kendini, kadınlığını ve ebeveynlik yetisini sorgulayan şüpheci yaklaşımlar
- Bebeğin sağlığıyla ilgili olumsuz düşünceler
- Doğum ve lohusalık ile ilgili korkular
- Kilo artışına ve bedendeki değişimlere bağlı olarak yaşanan özgüven problemleri
- Henüz doğmamışken bile bebeği hiç kimseyle paylaşamama
- Olaylar ve durumlar karşısında aşırı reaksiyon verme (duygusallık ve hassasiyet seviyesinde gözle görülür bir artış yaşanması)
Hamilelik Döneminde Eş Desteği Nasıl Olmalıdır?
Hamilelik, anne adayının hayatı yeniden anlamlandırdığı, yaşantısında bambaşka bir sayfanın açıldığı, yaşarken öğreneceği, öğrenirken de kendini tanıyacağı özel bir süreci ifade etmektedir. Bu süreçte yaşanan ruhsal dalgalanmalar da tüm bu yeni oluşumların bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada anne adayına gereken desteğin verilmesi, çok daha keyifli bir süreç yaşanmasına ışık tutacaktır.
Elbette anne, baba, kayınvalide, kardeşler, arkadaşlar ve diğer tüm sosyal çevrenin varlığı önemlidir. Ancak anne adayının en büyük destekçisi eşi olmalıdır. Çünkü dünyaya gelecek olan ve her geçen gün kadının bedeninde büyüyen canlı, aynı zamanda eşinden bir parçadır. Dolayısıyla süreçte yaşanan zorluklara ve mutluluklara birlikte tanıklık etmek anne adayının motivasyonuna anlamlı derecede katkıda bulunacaktır. Bu dönemde baba adayının yapması gerekenlerden bazıları şöyle açıklanabilir;
- Eşinin kurduğu hayallere katılmak, endişelerini ve korkularını anlıyor olmak
- Yaşanan duygu geçişlerinde toleranslı davranmak ve olayları kişiselleştirmemek
- Kadınsı hissetmek ile annelik arasında bocalanan bu dönemde, eşine gereken ilgiyi ve duygusal özeni göstermek
- Gelecek kaygısının arttığı süreçlerde, güven ve umut verici yaklaşımlarda bulunmak
- Dönemin getirdiği heyecanlara ortak olmak (bebeğin ilk tekmesi, ilk bebek alışverişi, doktor kontrolleri, hamilelik egzersizleri veya eğitimleri gibi oluşumlarda, hem bedenen hem de ruhen anne adayını yalnız bırakmamak)
- Rahatlatıcı müzikler, masajlar ve temaslar ile eşine olabildiğince bir konfor alanı sağlamak