Biyolojik Türler Nasıl Ve Ne Şekilde Gelişti?
Türlerin Kökeni
Charles Darwin’in 1859’d yayımlanan devrim niteliğindeki çalışması, On the Origin of Species’in (Türlerin Kökeni) adından da anlaşılacağı üzere, bir biyolojik türü ve yeni türlerin doğuşunu tanımlayabilmek, yaşam bilimlerinin temel konusudur. Kitabın yayımlandığı dönemde Carl Linnaeus’un 18. yüzyıl ortasında tanımlanan ve bugün halen kullanımda olan çift isimli sınıflandırma sistemi hem bitkibilimciler hem de hayvanbilimciler arasında oldukça benimsenmiştir.
Linnaean sisteminde Latinceleştirilmiş bilimsel adın ilk kısmı genel isme, yani cinse, ikinci kısım ise özel isme, yani türe ayrılmıştı ve her ikisi de italikti. Örneğin bildiğimiz kurbağanın adı olan Rana temporaria’da, cins Rana, tür ise temporaria’dır. Sürünücü düğünçiçeğinde Ranunculus repens ile acı düğünçiçeği Ranunculus repens ile acı düğünçiçeği Ranunculus acris’te ise repens ve acris olmak üzere iki tür mevcuttur ve türlerin her ikisi de aynı Ranunculus cinsine aittir.
Kimi zaman keşfeden kişinin adı d biyolojik isme kısaltılmış biçimde eklenebilir. Örneğin, biliğimiz papatyanın ismi Bellis perennis L.’dir ve L. Linnaeus’u ifade eder. Dolayısıyla bir hayvan veya bitkinin halk arasında kullanılan isminde tür başta (örneğin “sürünücü”), cins ise ardından (“düğünçiçeği”) gelse de, bilimsel adda sıralama bunun tersi biçimindedir.
İrlanda Yoncası
Kimi zaman bir bitkinin birden çok yaygın adı olsa da, tek bir bilimsel adı vardır. İngiltere’de bataklık nergisinin (Caltha palustris) tam 80 ayrı ismi vardır. Öte yandan elbette yaygın bir isim de, birden fazla bitki için kullanılabilir. Örneğin, üç yapraklı yonca (İrlanda yoncası). Bahçe tasarımcısı Anna Pavord, The Name of the Names: The Search for Order in the World of Plants (İsimlerin İsimleri: Bitki Dünyasında Düzen Arayışı) adlı eserinde, mizahi yaklaşımıyla şöyle diyor: “1892’de, Dublinli Nathaniel Colgan yoncanın gerçek kimliğini belirlemeye çalıştığında, yirmi ayrı ülkeden vatanperver İrlandalılar onu bitkiye boğdu.
Kimisi beyaz yonca gönderdi, kimi kırmızı, kimi sarı, kimisi ise çalı yoncası. Hiç kimse İngiltere’de bazen dört yapraklı yonca diye de anılan ekşi yoncadan göndermedi.”
Cinsin üstünde şunlar yer alır: Aile, takım ve son olarak bölüm. Bunların hepsi 1867’den bu yana Uluslararası Adlar Dizini Kılavuzu altında düzenlenmektedir. Örneğin, Liliaceae ailesi, zambakları, laleleri, taçşahlarını ve gleçer zambaklarını içerir. Ranunculale takımı ise düğünçiçeği ailesi (Ranunculaceae), sarıçalı ailesi, (Barberidaceae) ve akebia ailesinin (Lardizabalaceae) gruplarını bir araya getirir. Bölüm ise, örneğin, çiçekli bitkiler ile eğreltiotları veya likenleri birbirinden ayıran, geniş kapsamlı bir kategoridir.
1950’lerde moleküler biyolojinin ortaya çıkışından önce bile aileler, takımlar ve bölümler pratikte düzenli gözetim altındaydı. Şimdi ise gen diziliminin olağanüstü spesifikliği sayesinde tür kavramı tamamen değişti. Ünlü biyolog (ve karınca uzmanı) Edward O. Wilson, In Search of Nature (Doğanın peşinde) adlı kitabında, “Chrysomelid böceğin tek bir türüyle karşılaştığınızda aslında hiçbir şey görmüş sayılmazsınız. İşin aslı Chrysomelidae ailesi hakkında hala çok az şey biliyorsunuzdur” diyor.
“Her bir tür taksonomik grubuna bağlı olarak 1 ila 10 milyon yılık bir ortalama yaşam süresi içinde, akıl almaz derecede çok sayıdaki mutasyon, rekombinasyon (yeniden birleşim) ve doğal seçilim olayıyla bir araya gelmiş, bir milyon ila bir milyar bilgi parçacığını genlerinde saklar.”