Yerli Erkek Ünlüler

Orhan Veli Kanık Kimdir?

orhan 21
Tam adı: Orhan Veli Kanık
Doğum tarihi: 13 Nisan 1914
Doğum yeri: Beykoz / İstanbul
Ölüm Tarihi:
14 Kasım 1950
Burcu: Koç
Ailesi: Fatma Nigar Kanık (Annesi), Mehmet Veli Kanık (Babası), Adnan Veli Kanık (Abisi), Füruzan Yolyapan)
Mesleği: Şair, Yazar
Aktif Yılları: 1936 yılından bu yana
imdb-logo

Hakkında

Orhan Veli Kanık kimdir? Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 yılında İstanbul’un Beykoz semtine bağlı Yalıköyü’nde dünyaya gözlerini açmıştır. Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası şefi, klarnet ustası Mehmet Veli Kanık ve Fatma Nigar Hanım’ın ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Mizah yazarı abisi Adnan Veli Kanık ile Füruzan Yolyapan adında bir de kız kardeşi vardır.

Şu an Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün bulunduğu konumda, Anafartalar İlkokulu’nun ana sınıfı ile eğitim yaşamına başlayan Orhan Veli, 1921 yılında ilköğrenimini tamamlaması için Galatasaray Lisesi’nde eğitim görmeye başladı. Dördüncü sınıftayken babası Adnan Veli’nin Cumhurbaşkanlığı Bando Şefliği’ne tayin olmasından dolayı orta öğrenimine yatılı olarak Ankara Erkek Lisesi’nde devam etmiştir.

İlginizi çekebilir:

Orhan Veli’nin En Çok Sevilen Şiirleri

Daha ilkokul zamanında filizlenmeye başlayan edebiyat sevgisi, sonraki yıllarda satırlara da dökülmüştür. Onun edebiyata olan ilgi ve yeteneğinin ilk farkına varan kişi ilkokul öğretmeni Sedat Bey’di ve edebiyat üzerine yetenekli gördüğü öğrencisini sürekli yazmaya yönlendirirdi. Bu teşvik sayesinde şairin çocukluk yıllarında eski yazı ile yazmış olduğu  “Çocuk Dünyası” adındaki ilk öyküsü bir dergide yayınlandı.

Ankara’daki lise döneminde öncelikle Oktay Rıfat Horozcu ile tanışan Orhan Veli, ardından Melih Cevdet Anday ile arkadaşlık kurması edebi kariyerinin de başlamasına fırsat oldu. Ortak duygu ve düşüncelere sahip olan bu üç arkadaş zaman geçtikçe iyice yakınlaştı.

Sürekli olarak edebiyat ve sanat dünyasındaki gelişmeleri takip ediyor, o dönemin önemli yazar ve şairlerini okuyor, pek çok kültür-sanat faaliyetlerine katılıyor ve dönemin yaygın edebi akımları ile ilgili birçok faydalı tartışmalar yapıyorlardı.

Sonraki yıllarda Tük edebiyatının yönünü değiştirecek bu isimler, kendi düşüncelerini ve şiirlerini ifade edebilmek adına kaleme aldıkları yazıları ve şiirleri yayınlayabilmek için Ankara Lisesi’nin okul kooperatifinin finanse ettiği “Sesimiz” adlı bir dergi çıkarmaya başladılar.

Bu sayede, okuldan arkadaşı Hıfzı Oğuz Bekata’nın da etkisiyle, düz yazıdan manzumeye geçen Orhan Veli’nin ilk şiirleri de yine bu dergide basıldı. “Ben Orhan Veli” adındaki manzumesinde, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday ile olan arkadaşlığını tarif eder.

Üç genç şairin çıkmış olduğu bu edebiyat serüveninde, öğretmenleri arasında yer alan Ahmet Hamdi Tanpınar öncelikli olmakla beraber, Yahya Saim Sinanoğlu ve Halil Vedat Fıratlı’nın büyük desteklerini görmüşlerdir.

1933 yılında liseyi bitirdikten sonra, İstanbul’a geri dönerek yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde devam ettirdi. Yazmaya olan düşkünlüğünü bir an olsun kaybetmeyen genç şair, üniversite yıllarında da birçok konuda aktifti.

Kendi fakültesinde öğrenci başkanı seçilmesinin ardından bir süre okumuş olduğu Galatasaray Lisesi’nde yardımcı öğretmen olarak görev almaya başlamıştır. Fakat 1936 yılında üniversite eğitimini yarıda bırakarak Ankara’ya geri dönmüştür. Ankara’da belirli bir süre PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Nizamlar Bürosu’nda memurluk görevinde bulundu.

Aynı yıl, Nahit Sırrı Örik’in de desteği ile “Varlık” dergisinde yazımsal kimliğini oluşturan (Eldorado ve Düşüncelerim Başucumda, Ebabil ve Oaristys) gibi şiirleri yayınlandı. Genel itibari ile aşk, sevgi, özlem ve çocukluk hatıraları gibi temaları duygusallıkla işlediği şiirlerinin büyük bir bölümünde “Mehmet Ali Sel” mahlasını kullanmıştır.

Aruz ve hece vezninin klasik hale gelen şiir kalıplarını oldukça iyi biliyordu. Adı edebiyat çevrelerince sıkça anılmaya başlanan Orhan Veli, 1936-1942 yıllarında dönemin önemli kültür-sanat dergilerinden İşte ve Aile, Demet, İnkılapçı Gençlik, Küllük, Gençlik, Ses ve İnsan’da düz yazı ve manzumeleri yer aldı.

1941 yılında Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday ile birlikte çıkarmış oldukları “Garip” adındaki şiir kitabı ile Türk edebiyat tarihine geçen “Garipler” (Birinci Yeni) adı verilen yepyeni bir şiir akımı başlatmış oldular. Şiirde yer alan biçimsel kuralların varlığını yok sayan bu yeni akımın bakışına göre, yoğun olarak Farsça ve Arapça’nın etkisi altında can çekişen şiir dünyası, yenilenmek, arınmak ve kendi diline özgü bir dil edinmek zorundaydı.

Halk dilinde, yalın bir dil ile manzumeler yazan Garipçiler, mizah ögeleri ve hicivsel unsurları kullanmak suretiyle, gündelik olayların da şiirin konusu olabileceğini ortaya koydular. Orhan Veli tarafından Garip kitabının kendisinin kaleme almış olduğu önsözünde” şiirin, insanın beş duyusuna değil, beynine seslenen bir söz sanatı” olduğunu ifade etmiştir.

“Şiire, egemen sınıfların beğenilerinin sonucu yerleşen kalıplaşmış  öğeler kaldırılmalı, şairaneliğe son verilmeli ve şiir toplumun çoğunluğuna seslenmeliydi. Bu amaç da ancak yeni yollar ve yeni raçlarla gerçekleştirilebilirdi.”

II: Dünya Savaşı’nın Türkiye ve Dünya üzerinde oluşturduğu gerginlik sebebiyle uzatılmış olan askerlik görevini 1945 yılında yedek subay rütbesi ile tamamlamasının ardından Ankara’ya dönerek Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda tercüman olarak çalışmaya başladı.

Burada, Erol Güney, Oktay Rıfat ve Azra Erhat ile beraber ortak çeviri çalışmaları yaparken, 1947 yılında Reşat Şemsettin Sirer’in Milli Eğitim Bakanı olmasının ardından yürütmüş olduğu bakanlık yönetimini “tutucu ve antidemokratik” davranmakla suçlayarak, görevinden istifa etmiştir.

Hemen sonrasında da Mehmet Ali Aybar eli ile yayınlanan “Zincirli Hürriyet” ve “Hür” adındaki gazetelerde kültürel, sosyal, siyasal ve edebi konular üzerine eleştiri yazıları kaleme almaya başladı. 1948 yılında “Ulus” gazetesinde bir süreliğine “Yolcu Notları” adında makaleler yazdı.

1 Ocak 1949 tarihi itibari ile iki sayfadan oluşan “Yaprak” adındaki kültür-sanat dergisi çıkarmaya başladı. Onbeş günde bir olarak çıkan dergi maddi imkansızlıklar nedeniyle yirmi sekiz sayının ardından çıkmamaya başladı. Yaprak dergisinin basımı sona erince 15 Haziran 1950 yılında İstanbul’a taşınmaya karar vermiştir.

İstanbul’a döndüğü yıl Nazım Hikmet’in yazıları ve şiirlerinden dolayı mahkum edilmesi ve ülkede düşünce özgürlüğüne yeterli imkanın verilmediği gerekçesi ile Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday ile beraber, şairin salıverilmesi için üç gün boyunca açlık grevi yaptılar. Bu eylem de edebiyat ve siyaset çevrelerince büyük yankı uyandırdı.

1949 yılının Kasım ayında kısa bir süreliğine Ankara’ya gitti. 10 Kasım 1950 gece yarısında, onarım nedeniyle kazılmış, fakat üzeri kapanmamış bir çukura düşerek ayağını incitti. Sonrasında İstanbul’a dönen şair, bir arkadaş ziyareti sırasında aniden fenalaşarak Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırıldı.

14 Kasım 1950 yılında, beyin kanaması sonrasında girdiği komadan çıkamayarak hayata gözlerini yumdu. Türk edebiyat dünyasını yasa boğan bu ani ölümün sonrasında geniş bir katılımın söz konusu olduğu cenazesi Rumelihisarı’ndaki Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Dostları tarafından 1 Şubat 1950 tarihinde şairin anısına “Son Yaprak” adındaki tek baskılık bir dergi yayınlandı.

Askerlik yaptığı dönemde, yaşam öyküsünü kısaca şu şekilde özetlemiştir:

“1914’te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13’te Oktay Rıfat’ı, 16’da Melih Cevdet’i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18’de rakıya başladım. 19’dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25’te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum.”

Orhan Veli’nin Eserleri

Şiirleri:

  1. Garip (Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le 1941),
  2. Garip (yalnız kendi şiirleriyle, genişletilmiş 2. baskı, 1945),
  3. Vazgeçemediğim (1945),
  4. Destan Gibi (1946),
  5. Yenisi (1947),
  6. Karşı (1949).

Ölümünün ardından, şairin kitapları bir araya toplanarak, kitaplarına girmemiş olan şiirler ile birlikte Orhan Veli, Bütün Şiirleri (1951) adıyla basılmıştır.

Düzyazıları, Eleştiri Ve Öyküleri:

  1. Nesir Yazıları (1953)
  2. Denize Doğru (1970)
  3. La Fontaine’in Masalları (1943)
  4. Nasrettin Hoca Hikayeleri  (1949)
  5. Bütün Eserleri Edebiyat Dünyamız (1975)
  6. Bütün Yazıları (1982)
  7. Bütün Şiirleri (1975)
  8. Çeviri Şiirler (1982)
  9. El Kapısında (1994)

Çeviri:

  1. Bir Kapı ya Açık Durmalı ya Kapalı (1943)
  2. Scapin’in Dolapları (1944)
  3. Fransız Şiiri Antolojisi (1947)
  4. Shakespeare, Hamlet ve Venedikli Tüccar (1949)
  5. Saygılı Yosma (1961)
  6. Batıdan Şiirler (1963)

Videoları

 

 

Fotoğrafları

Kaynak
biyografiinfogooglepinterest

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu